Tasarruf + Birikim + Yatırım = Finansal Özgürlük

Kategori: BÜTÜN YAZILAR Page 2 of 3

“Nasıl Milyoner Oldu?” Serisi – 8 – Başlık Bulamadım: 2014

Eminim Cem Yılmaz da 10 filmlik bir seri yapsa isim bulmakta zorlanırdı 🙂 O yüzden çok da kınamayın, sizin de başınıza gelebilir! Başlık bulamadım ve zorlamak yerine dürüst kalmayı tercih ettim. Yaratıcı yazım yeteneğimin ne kadar kısıtlı olduğunu düşünüp sıkılan okuyucularımdan da peşinen özür diliyorum, ama edebi yeteneğimden ziyade anlatacaklarımın içeriğinin peşinde olduklarını ümit ederek kendimi avutabilirim.. Di mi?

Serinin önceki yazısında ne kadar yavaş milyoner olduğumu belirtmiştim. Evet; bitcoinle, zıplayan bir hisseyle, şans oyunuyla değil kaplumbağa hızıyla ama emin adımlarla kanaatkar yaşam sayesinde oldu. Okuyucular arasında onlara hızlı yoldan “köşeyi dönmenin” inceliklerini anlatacağımı bekleyenler hayal kırıklıklığına uğrayacaklar. Biliyorum hepimiz çok fazla emek harcamadan “hemen” zengin olmak istiyoruz, bu doğal bir içgüdü. Ama biz sıradan ölümlü bordrolular için imkansıza yakın bir yol.

İmkansızı kovalamak isteyenleri kolundan tutup engelleyecek, Babam ve Oğlum’daki gibi “açeydim gollarımı, getme diyeydim” diyecek halim yok tabii.

Ben diğer yolu seçtim, şimdilik iyi gidiyorum ve dinlemek isteyenlere elimden geldiğince anlatıyorum.

Warren Buffett’a, sizin çok basit bir yatırım yönteminiz var neden herkes kopyalayıp aynısını yapmıyorlar, dediklerinde cevabı şu oluyor: Çünkü kimse yavaş/uzun sürede zengin olmak istemiyor!

Tercih sizin…


Bu yazı 11 parçadan oluşan serinin sekizincisi. Her yazıda farklı bir yılı kapsayarak ilerliyorum. Belki ilerde yatırım çeşidi bazlı, çalıştığım şirket sırası gibi farklı perspektiflerle de bakabiliriz.. Serinin ilerleyişi şu şekilde:

Neredeyse serinin sonlarına geldik. Bir maraton gibi uzun soluklu bir yazı serisi oldu, ama umarım bittiğinde blogun temel taşı olarak yerini almış olacak.

Başlıksız Yazı mı Olur?

Serinin yazılarında o yıl bizim için önemli olan konuları başlığa ve odağa koyarak ilerledim. 2014 yılında sîzlerin ilgisini çekeceğini düşündüğüm önemli bir olay anlatamayacağım için elim kolum bağlandı.

Arkadaş ne sıradan hayatın varmış, koca bir yıl önemli bir hadise yaşamadın mı diyenler.. Evet doğru, sıradan bir insanım. Size de yediğim-içtiğimi, gördüğüm yerleri mi anlatayım 🙂 Onları yeteri kadar facebook ve instagram’daki arkadaşlarınızdan görüyorsunuz..

Serinin ennn kısa yazısıyla karşınızdayım. Bundan sonraki sayılarda başınız çok şişeceği için bunu bir mola olarak değerlendirin derim 🙂

AçılışBakiyesi

2014 -1 Ocak itibarıyla (tutarlar o günün parası değeriyledir)

Dönem Başı Varlıklar – 372.177 TL

  • 215.000 TL değerinde Ev
  • 36.000 TL değerinde Araba
  • 34.860 TL değerinde Altın (420 gram)
  • 42.800 TL değerinde Dolar
  • 34.300 TL değerinde Türk Lirası Mevduat
  • 9.217 TL değerinde BES bakiyesi

Dönem Başı Borçlar -0 TL

Dönem Başı Net Birikim – 372.177 TL

Finansal olarak 2013 yılını yukarıda gördüğünüz şekilde bitirip 2014’e başladık. Karşılaştırmak gerekirse, 2013 açılış bakiyem 286.852 TL imiş, geçen 1 yılda toplam artış 85.325 TL olmuş.

2013’daki bu artışın kırılımına bakarsak da; maaşımızdan yaptığımız %55’lik tasarruf ile yaklaşık 67.000 TL, yatırımların net getirisinden de sadece 18.708 TL (evin değer artışından 22.500 geldiğini düşünürseniz, diğer yatırımlardan bildiğin külliyen zarar!!) gelmiş. Bırakın enflasyon kadar getiriyi, ben bayağı net zarar yazmışım 2013’te. Enflasyon etkisini de hesaba katarsanız daha da eksi..

Ama şu tweetime bir bakın:

%50 zarar eden yatırıma giden 100 TL, lüzumsuz yere harcanan

100 TL’den çok daha değerlidir!

— Mr. Milyoner (@MrMilyoner) May 12,2018

Eğer kısa dönemler içinde benim gibi zarar ediyorsanız, (muhtemel ettiniz, etmediyseniz de hazır olun her küçük yatırımcı gibi zararı tadacaksınız..) moralinizi bozmayın, hatalardan ders çıkarın ve önünüzdeki maçlara bakın! Hatta şunu deneyebilirsiniz (mümkünse); eğer yatırımdan 100 lira zarar ediyorsanız, tasarrufunuzu 100 TL artırmaya çalışın. Ama tersini yapmayın 🙂

Tasarruf ve Yatırımlar

Sürekli vurgulamakta mahzur görmediğim: Milyoner Olmak için Yapmanız Gereken İki Temel Şey‘in tasarruf ve yatırım olduğunu tekrar söylemeden başlamayayım. Not: Gerçi blogu düzenli takip eden saygıdeğer okuyucularımdan bu gibi tekrarlardan dolayı özür dilemem gerektiğini farkettim (kendi kendime değil, onlar uyarınca 🙂 ). Azaltıyorum bu yazıda..

Maaştan Tasarruflarımız

Serinin bu yazısına kadar ulaşmayı başaran sabırlı okuyucularıma artık Tasarrufun Önemenden bahsetmeyeceğim. Seriye bu yazıyla denk gelenlere de ilk sayılara bakmalarını rica edeceğim: “Nasıl Milyoner Oldu” Serisi

Tasarruf Tutarı

İş hayatım boyunca aldığım ortalama maaşlarım:

  • 2007 – 1.650 TL – 1.270 $
  • 2008 – 2.000 TL – 1.560 $
  • 2009 – 2.600 TL – 1.660 $
  • 2010 – 3.000 TL – 1.990 $
  • 2011 – 4.000 TL – 2.390 $
  • 2012 – 4.500 TL – 2.500 $
  • 2013. – 5.200 TL – 2.720 $
  • 2014 – 5.600 TL – 2.550 $

2014 yılından başlayarak dolar bazında bir azalmayla tabii ki satın alma gücü de düşmeye başlıyor. Yine de maaşım birçok kişiye göre fazla olabilir. Aksi gibi bazılarına göre de çok az.. Çevremde benden hayli fazla kazanan, aynı oranda fazla harcayıp günün sonunda varlık anlamında geride bile olan dostlarım var. Nasipten öte köy yok..

  • 2014 boyunca aldığım toplam maaş 67.185 TL imiş (lanet olası vergi dilimi artışlarından dolayı tabi elime geçen brüt 8.700*12=104.400 TL’den az!!)
  • Bildiğiniz üzere Ms. Milyonerin maaşını açıkça paylaşmıyorum. Ms.Milyonerin maaşını 2014’te tamamen kullanmayıp az da olsa bir kısmını tasarrufa aktardık.
  • 2014’te tasarruf oranımızı bazı değişiklikler pozitif ve negatif etkiledi. Kredi geri ödemesinin 2013’te bitmesi mesela hem olumlu hem de olumsuz etkiledi. Daha çok para kaldı maaştan, ama biz de kamçısız kalan yiğit gibi daha rahat harcadık. Yine de dengemizi bozmadan.

Sonuç olarak 2014’ü tasarruf oranımız yaklaşık olarak %60’a çıkardık! Bizim için bir rekor. (Benim maaşım artarken, harcamamızı eşimin maaşıyla orantılı tutarak bu oranı yakaladık.)

Yatırımlar

Koca bir ana başlık olarak duruyor yukarıda ama aslında öyle çok çeşitli/karışık/kaldıraçlı/ilginç yatırımlar yapmıyorum. Zaten çoktan farketmişsinizdir 🙂 2015’ten itibaren birazcık daha şenleniyor tabi, orası ayrı.

Ev

Hala bilançomuzdaki en büyük kalem evimiz. Belki bir nakit akışı sağlamıyor, ya da bize kira ödetmediği için yoksa sağlıyor mu? İlerde satarsak muhtemel değer artış kazancı?

Buyrun klasik değerlememizi yapalım. Metodolojiyi tekrar aktarmıyorum, önceki yazıya bakabilirsiniz. 2014 için evimizi bilançoya % 4,65 artırarak 225.000 TL olarak yazıyoruz. (artış kaynak: gyoder, %1 altında aldım.)

Araba

2012’den bu yana bilançomuzda araba da var. Aslında daha çok bir gider kalemi olsa da, ülkemizde enflasyon ve artan kurlar nedeniyle aynı anda bir yatırım aracına dönüşebiliyor. O yüzden listede kendine bir yer buldu. (Twitter’da bir kaç arkadaş ev ve arabanın bir aktif olmadığını iddia etseler de, buna katılmıyorum)

Aracımızın bilanço değeri 2012’den bu yana değişmeden maliyeti tutarı olan 36.000 TL’dir.

Borsa

Öncelikle şu tweet’e bakmanızı rica ediyorum:

Kurulduğu 1986’dan bu yana Borsa;

■Hiç 2 yıl üst üste değer kaybetmemiş.

■İki kez 5 yıl, bir defa 3 yıl, üç kez 2 yıl üst üste yükselmiş.

U23 yıl yükselirken, 9 yıl değer kaybetmiş.

^Yükseldiği yılların artış ortalaması %ııo, kaybettirdiği yılların ort. -%22. pic.twitter.com/AInG1MBscV

— Mr. Milyoner (@MrMilyoner) February 26,2018

Borsa şu anda belki bir çok insanı sinirlendirip mutsuz ediyor. Ama bakın borsa endeksi hiç üst üste 2 yıl değer kaybetmemiş! İlginç degil mi? 2013’te yaşadığım zarardan sonra 2014’te borsadan uzak durdum. Oysa hiç fena değildi, ama ben sadece izledim…

Kira Sertifikası

Standart ve sıradan bir yatırımcı borsadan uzak durduğu bir yılda neler yapar? Öyle foreks, varant vs. gibi işlemlerden anlamadığım için diğer basit seçeneklere yöneldim. 2014’te ilk kez tanıştığım (Ocak’ta TCMB’nin faizleri ikiye katlamasından sonra) Kira Sertifikaları (Sukuk), çok kısaca anlatayım:

  • Özünde çalışma prensibi kupon ödemeli devlet tavhili gibidir. Alanlara belirli aralıklarla kupon ödemesi yapar, vade sonunda da nominal değerinden iadesini alırsınız.
  • Ama detayında isminden de anlaşılacağı üzere bir kira ödemesi şeklinde tasarlanmıştır. Devlet sahip olduğu bir varlığın kullanım hakkını size bedeli karşılığı geçici süreyle verir ve kendi mülkünde kiracı konumuna gelerek size bir kira öder. Faiz olmaması için böyle bir tasarım kullanıyor, fakat günün sonunda gösterge faize endeksli bir kupon ödemesi olduğundan bence aynı noktaya varıyor.. Tabi bu konuda uzman olmadığım için sadece benim görüşümdür 🙂

Tahviller, büyük yatırımcılar tarafından spekülatif olarak hisse senetleri kadar ilgi görür. Mesela mevdutla kıyaslarsak; klasik mevduatta 100 lira yatırır %ıo faizle anlaşıp yıl sonunda 110 liranızı alırsınız ve yıl içinde değeri değişmez, klasik kuponsuz tahvilde (sabit faizli) ise 90 liraya alır sene sonunda 100 alacaksınızdır, FAKAT yıl içinde faizlerdeki yükseliş ve düşüşlerde elinizdeki tahvilin değeri sürekli değişir. Tahvil konusu basit görünür, ama karmaşıktır başka bir yazıda bahsederiz.

Ben öyle sürekli piyasa takip eden bir yatırımcı olmadığım için spekülatif hareketten kazanmak için değil, düzenli kupon ödemesinden faydalanmak için hazinenin çıkardığı değişken getiri oranlı (gösterge tahvilin faizine endeksli) kira sertifikalarından aldım. Tahvilin muhasebeleştirmesi dolar/hisse alım satımı kadar kolay değil. Ben de nasıl göstereceğimden emin değilim. Tahakkuk esasını baz alıyorum ve yılsonu hakedilen (elime geçmese de) getiriyi kaydediyorum. Tahvil anaparasına ise bir iskonto/değerleme uygulamıyorum bilançomda.

Şubat ayında 45.170 TL değerinde Kira Sertifikası almışım. 31 Aralık itibarıyla yaklaşık net %13 oranla (yıllık) tahakkuk eden kar payı getirisiyle (11 aylık) bilançomda 50.550 TL olarak değerliyorum. (Çok basit bir yöntem ama karmaşık hale getirmenin ciddi bir faydası olmayacak)

Altın

Bazen yatırımları neden seçtiğime çok giremiyorum, çünkü gerekçeyi hatırlamıyor ya da notlarıma almadığımdan oluyor. Çünkü o zamanlar bir blog açarım da insanlara bunu anlatırım diye bir düşüncem yoktu.. Aklımdan bile geçmiyordu. Seriyi tamamlayıp güncel yatırımlara geçtiğimizde sanırım bu sorun ortadan kalkacak.

2013’te altın fena dayak yemiş, TL bazında ciddi değer kaybetmişti. Fakat aynen borsada olduğu gibi 2014’te altında da işlem yapmadım.

Düğün altınlarımız tabi aynen duruyor, yıl sonunda 90 TL ile değerlediğimizde 420 gr.’ı 37.800 TL olmaktadır.

Dolar

Seriyi düzenli takip edenler görecektir, genellikle borsa ve dolar yatırımım hep ters orantılı olmuş. Borsadan çıkıp dolara, dolardan çıkıp borsaya girdim genellikle. Bu artık bende doğal bir refleks haline geldi diyebilirim. 2014’te de bu durum değişmedi, borsadaki artışı izlerken daha çok dolar/altın ve TL alternatiflerindeydim.

Borsa, bahar ve yaz aylarında yeniden can bulan doğa gibi coşarken dolar dayak yiyordu. Seneye 2,14’lerden başlayıp 2,29’ları görse de yazın 2,07’ler seviyesindeydi. Ben de elimdeki tutara ek olarak 9 Eylül’de 2,19 USD/TL kurundan 26.280 TL karşılığı 12.000 $ daha almışım.

Sene sonuna kadar satmadan sabretmişim. Bu ilginç çünkü hiç bir yatırım aracını elimde 10 aydan fazla tutmuyordum. Ama son dönemlerde gittikçe daha az yatırımlarını kontrol eden ve al-sat yapan bir yatırımcıya dönüşüyorum. Belki ondandır.

Türk Lirası

Bir miktar acil durumlar için nakit bulundurmak herkes için elzemdir. Hatta yatırım fırsatlarından faydalanabilecek esneklikte olmak için bir de muhtemel yatırımlar için de nakit bulunmalıdır. Fakat ben 2014’te abartmış, çok nakit bırakmışım.

İşte kendi muhasebenizi tutmanın faydaları, yanlışlarınızı görebilmek. Hala tutmayanlar var değil mi?

Bireysel Emeklilik Sistemi (BES)

2014’de de katkı yapmaya devam ettik, yıl sonu itibarıyla 11.498 TL değere ulaşmış, tamamı devlet borçlanma araçları fonundaydı.

Bilanço – 2014

2014 yılını yaklaşık %60 tasarruf oranı ile kapatmışız. Yatırımlar konusunda daha karışık bir durum var:

  • Evimizin değeri 215.000 TL’den 225.000 TL’ye %4,7 artmış,
  • Araba olduğu yerde sayarak 36.000 TL’de,
  • Düğün altınları 34.860 TL’den 37.800 TL’ye %8,4 değer kazanmış,
  • Dolar yatırımları 69.080 TL’den 74.560 TL’ye %7,9 kazandırmış,
  • Kira Sertifikası ise 45.170 TL’den 50.550 TL’ye %11,9 getiri oranı yakalamış,
  • Toplam yatırım getirisi ise sadece %5,95 olarak gerçekleşmiş. 2014 yılı enflasyonunun %8,1 olduğunu düşünürseniz; benim yine, yeniden ne kadar başarısız bir yatırımcı olduğumu söyleyebilirsiniz. Ben de hiç itiraz etmem! Çünkü enflasyonun 2 puan altında bir getiri elde etmişim!!! Borsa’nın %20 arttığı bir yılda dışarda kalınca…

Ama toplam birikimimiz 372.177 TL’den 467.855 TL’ye %26 artmış. Yatırımlar sadece %6 artarken, birikim %26 artıyor!

Bu durum neredeyse her yıl değişmeden devam ediyor değil mi?

Çünkü henüz birikim bardağımızı dolduruyoruz, ama son yıllarda göreceksiniz bardak dolduktan sonra taşmaya başlıyor. Param benim için çalışıyor!.

Son olarak dikkatinizi bir noktaya çekmek isterim, birikimler 500.000 TL’ye bile ulaşamadı! 8 yılda 500.000 TL’yi bile görmeyen varlıklar, sonraki 3 yıl içinde 1 milyon TL’yi geçiyor!!!

Bunu hiç unutmayın: Birikimleriniz; sürecin ilk yılları kaplumbağa, sonraki yılları ise tavşan hızıyla artacak! (Para parayı çeker demiş miydim?)

2014 – 31 Aralık itibarıyla (tutarlar o günün parası

değeriyledir)

Dönem Sonu Varlıklar – 467.855 TL

  • 225.000 TL değerinde Ev
  • 36.000 TL değerinde Araba
  • 37.800 TL değerinde Altın (420 gram)
  • 74.560 TL değerinde Dolar
  • 50.550 TL değerinde Kira Sertifikası
  • 32.447 TL değerinde Türk Lirası Mevduat
  • 11.498 TL değerinde BES bakiyesi

Dönem Sonu Borçlar — 0 TL

  • 0 TL Babaya borç
  • 0 TL banka kredisi kalan bakiye

Dönem Sonu Net Birikim — 467.855 TL

Mr. Milyoner

Yazıyı beğendiyseniz diğer popüler yazılarım:

Yeni yazılar için Twitter, Facebook ve Instagram hesaplarından takipte kalın!

Beğendiyseniz lütfen sosyal medyada paylaşın! Soru ve görüşlerinizi de yorum olarak bırakın! Teşekkürler

Yurtdışı Piyasalarda İşlem Yapmanın Vergi Boyutu

Yurtdışı Piyasalarda İşlem Yapmak yazımı henüz okumayanlar varsa, önce hemen ona bakmanızı tavsiye ederim.

Yurtdışı hisseler ve diğer borsa enstrümanlarına yatırım yapmak için izlenecek yolları anlatmıştık. Okuyucuların birçoğundan hemen vergi konusunda sorular gelmeye başladı. Zaten ilgili yazının sonunda bu konuda bir çalışma yaptığımı, sonuçlanınca yayınlayacağımı belirtmiştim. Aslında google’da araştırma yaptığımızda bu konuda onlarca yazı ve makale bulunabiliyor. Ama inanır mısınız; ben bile mesleğim gereği vergi konularında bilgili olsam bile bu yazıların inanılmaz derecede anlaşılmaz şekilde kaleme alındığını düşünüyorum. Tebliğler, sirküler, anlaşılması çok zor kavramlar vs… Vergi konusu basit bir husus değil, tamam ama vatandaşın anlayabileceği şekilde yazılabileceğini düşünüyorum. Bakalım ben başarabilecek miyim?

ÖNEMLİ UYARI: Vergi konusu çok karmaşık ve çetrefilli bir alandır. Bu yazıda vereceğim bilgileri elimden geldiği kadar sadeleştirip aktarmaya çalışacağım, fakat herkese işlem yapmadan önce bir vergi uzmanına danışmasını tavsiye ederim. Bu yazıda yer alan bilgiler benim görüşlerimi ve analizlerimi içerecektir. Sadece bu bilgilere dayanarak işlem yapmamanız ve karar vermemeniz gerekir. Bu nedenle belirtmeliyim ki;

yapacağınız işlemler sonucu oluşacak vergiler, cezalar ve diğer sorumluluklar size aittir ve bu yazıdan dolayı herhangi bir sorumluluğum yoktur. Bilginize.


İçindekiler

  1. 1-       Amerika Birleşik Devletleri’nde Sorumlu Olacağınız Vergiler
  2. Menkul Kıymet (Hisse, ETF vb.) Kazancı için Gelir Vergisi
  3. Temettü Kazancı Gelir Vergisi
  4. 2-        Türkiye’de Sorumlu Olacağınız Vergiler
  5. Yurtdışı Borsalarda Elde Edilen Kazancın Gelir Vergisi
  6. Varlık Barışı
  7. 3-        ÖZET

Yazıda bir yatırımcının gözünden elimden geldiğince basitleştirerek Yurtışı Piyasalarda İşlem Yapmanın Vergi Boyutu’nu açıklamaya çalışacağım. Eğer okuyucular arasında konu hakkında bilgisi olanlar varsa, görecekleri hata ve yanlışlar (ben de insanım) hakkında beni uyaracaklarını düşünüyorum. Böylece yazıyı güncelleyerek daha doğru bilgi verebilmiş oluruz.

İçindekiler bölümünde gördüğünüz gibi bu vergi işinin iki farklı ülke boyutu var. Önce Amerika Birleşik Devleri (ABD) tarafıyla başlayalım.

  1. 1-       Amerika Birleşik Devletleri’nde Sorumlu Olacağınız Vergiler

ABD neredeyse her anlamda dünyanın geri kalanından farklı bir ülke. Vergi konusunda da Avrupa geneli sisteminden ayrıştığını görebiliyoruz. Gerçi ne kadar farklı şekillerde de olsa devletler her türlü gelip parayı cebimizden alır! Vergi konusunda daha önceki yazıma bakmak isterseniz: Çalışanın Vergi Yükü.

Bizde genelde kaynağında vergi tahsilatını yapmayı tercih ediyor Maliye Bakanlığı. Haksız da değil, kaynağında alamayınca ucunu kaçırıyor. ABD’de de kaynağında kesilen bazı vergiler var, örneğin temettü kazancına ilişkin stopaj. Ama genellikle Gelir Vergisi Beyannamesi ile beyan edildikten sonra vergi tahsilatı yaygın uygulama.

ALIEN!

Vergi yönünden ABD vatandaşı olanlarla, olmayanlar arasında farklılıklar var. Bu yazıda ABD vatandaşı yönüne bakmayacağım, beni ilgilendirmiyor çünkü 0 Vatandaş olmayanlara vergi idaresi olan IRS (Internal Revenue Service) hukuken ALIEN ismini veriyor! Evet şaka gerçekten de ALIEN 0 Hemen aklınıza aynı isimdeki uzaylı filmi gelmiştir; ama alien kelimesi başka ülke/bölgeden olan, yabancı demek (kaynak: Merriam-Webster).

Fakat yine önemli bir farklılık Resident-Alien ve Non-Resident Alien olarak ikiye ayrılmasıyla oluşuyor. Resident-Alien, ABD vatandaşı olmasa da yasal olarak ikamet eden kişileri ifade ediyor. Hayli karışık bir hesaplama yöntemi ve birçok istisnası var. O yüzden ilgili linki veriyorum: substantial presence test. Fakat ABD’de uzun bir süre ikamet etmeyenleri hiiiiç ilgilendirmiyor, ben de üzerinde durmayacağım.

Gelelim Non-Resident Alien’a. Bu da ABD’de ikamet etmeden, ABD kaynaklı gelir elde kişileri, yani bu blogu takip eden okuyucularımızın çoğunluğunu tanımlıyor.

(Detayı şekilde incelemek isteyenler varsa şu linkteki uzuuun dokümana bakabilirler: https://www.irs.gov/pub/irs-pdf/p519.pdf )

GELİR VERGİSİ BEYANNAMESİ

Bizde birçok vergi kaynağında stopaj şeklinde kesildiği için normal vatandaş olarak pek Gelir Vergisi Beyannamesi doldurmayız. Çünkü zaten elde ettiğimiz gelir daha elimize geçmeden vergilendirilmiş ve tahsil edilmiş oluyor. ABD’de ise neredeyse herkes beyanname doldurur. Bekar ya da evli olmak, çocukların sayısı gibi durumlar ödeyeceğiniz vergiyi ciddi anlamda değiştiriyor. Bizden hayli farklı bir vergi sistemleri var, burada açıklamaya gerek yok.

Nasıl beyanname verileceği biraz teknik bir konu, onun için farklı bir yazı hazırlarım. Ama Non-Resident Alien iseniz; eğer ABD’deki tek kazancınız, hisse senedi işlemleri ve temettü kaynaklıysa BEYANNAME DOLDURMANIZA GEREK YOKTUR.

  1. a)     Menkul Kıymet (Hisse, ETF vb.) Kazancı için Gelir Vergisi

Türkiye’de hisse senedi alım satımından elde edilen kazancın vergisi %0. Yani hiç vergi ödemezsiniz. ABD’de ise diğer her gelir (maaş, faiz, vb.) gibi hisse senedi kazancı da aynı oranda gelir vergisine tabidir.

Başkan Trump pek sevilmese de genel olarak, geçenlerde vergi oranlarını düşürerek vatandaşın önemli kesiminin vergi yükünü azalttı. Bize bir etkisi olmadı ama, niye mi? Çünkü ABD’de Non-Resident Alien iseniz ve ABD ile tek ticari ilişkiniz hisse senedi vb. finans işlemleri ise, bu kazançlarınız vergiye tabi değildir. Yani, Menkul kıymet kazancı için VERGİ ÖDEMEZSİNİZ!

Şaşırdınız değil mi 🙂 Evet, bu kadar basit! Daha fazla anlatmıyorum, görüyorsunuz 🙂

Hisse veya benzeri sermaye piyasası kıymetleri kazançlarımızdan vergi ödemiyoruz, ohh mis. Temettüde ise o kadar şanslı değiliz. Biraz da ödeyelim, ne de olsa adamların sayesinde para kazanıyoruz 🙂 0

Normal şartlarda Non-Resident Alien’lar için temettüden stopaj şeklinde %30 vergi kesilir. Biraz çok değil mi, ama 1996’da Başbakan Mesut Yılmaz döneminde ABD-TR arasında imzalanan vergi anlaşmasıyla biz Türk Vatandaşları %20 oranında vergi ödüyoruz 🙂 (anlaşmanın tam metni için: http://www.gib.gov.tr/fileadmin/mevzuatek/uluslararasi_mevzuat/ABD. htm )

ABD tarafında pek fazla vergi ödemeden kurtulduk. Ama sıra geldi parayı Türkiye’ye getirmeye ve burada her sorumlu Türk Vatandaşı gibi vergisini ödemeye.

  1. a)      Yurtdışı Borsalarda Elde Edilen Kazancın Gelir Vergisi

Daha önce bahsettiğim ABD-TR arasındaki karşılıklı vergi anlaşması, çifte vergilendirmeyi önlemek için yapılmıştır.

Örneğin; ABD’de temettü için vergi ödedik, bu tutar kadar TR’de ödeyeceğimiz vergiden mahsup edebiliriz.

Günün sonunda parayı Türkiye’ye getirdiğiniz dönemde Gelir Vergisi Beyannamesi doldurarak, kazancınıza isabet eden vergi dilimi oranında gelir vergisi ödersiniz. Bu kazancın tutarına göre,

  • 14.800 TL’ye kadar %15
  • 34.000 TL’nin 14.800 TL’si için 2.220 TL, fazlası % 20
  • 80.000 TL’nin 34.000 TL’si için 6.060 TL, fazlası %27
  • 80.000 TL’den fazlasının 80.000 TL’si için 18.480 TL, fazlası %35

Kaynak: GİB

Fakat şöyle bir durum var, ben mesela hisseleri uzun yıllar tutmadan alıp satsam ve kazanç elde etsem bile parayı Türkiye’ye göndermezsem yine de beyanname doldurup vergi öder miyim? Buna verecek net bir cevabım yok, neden bilmiyorum Ozan Bingöl de beni Twitter’da engellemiş, ona da soramıyorum 🙂 Benim görüşüm, kazanç Türkiye’ye girmeden vergi oluşmayacağı yönünde, ama okuyucularımız aranızda vergi uzmanı varsa, kaynağıyla birlikte açıklarsa hepimiz öğrenmiş oluruz.

GÜNCELLEME: Konu hakkında okuyucumuz Ali Cihan Tüfekçi; kazanç TR’ye getirilmese bile beyanname düzenlenerek vergi ödenmesi gerektiğini iletti..

Haberlerde Varlık Barışı’nı sürekli duyuyorsunuz. Ben de eskiden amaan beni ilgilendirmiyor diye düşünür, zengin problemi der geçerdim. Meğerse bir gün işe yarayacakmış 🙂 “Hocam bunu gerçek hayatta nerde kullancam ya” demeyin, lazım oluyormuş 🙂

Bakın, öncelikle varlığın büyüğü küçüğü olmaz! Kimisi için milyar dolardır, sizin için 1.000 $’dır, fark etmez. Bizi ilgilendiren yönü şu oluyor: Sürekli çıkan varlık barışından faydalanıp yurtdışında elde ettiğiniz sermaye piyasası kazançlarını Türkiye’deki bankanıza aktarır ve bu yasadan faydalanmak istediğinizi bankanıza beyan ederseniz, %35’lere varan vergi yerine sadece %2 ödeyebilirsiniz!

Bir çalışan olarak kaynağında paşa paşa vergimi öderdik, şimdi bir yatırımcı/işadamı gibi hissedebiliriz artık 🙂

Madde madde durumu özetlersek;

  • ABD’de ikamet etmeden, ABD kaynaklı gelir elde ediyorsanız, vergi yönünden Non-Resident Alien olursunuz,
  • Non-Resident Alien iseniz; eğer ABD’deki tek kazancınız, hisse senedi işlemleri ve temettü kaynaklıysa GELİR VERGİSİ BEYANNAMESİ VERMENİZE GEREK YOKTUR,
  • ABD’de Non-Resident Alien iseniz ve ABD ile tek ticari ilişkiniz hisse senedi vb. finans işlemleri ise, bu kazançlarınız vergiye tabi değildir. Yani, Menkul kıymet kazancı için VERGİ ÖDEMEZSİNİZ!
  • Non-Resident Alien’lar için temettüden stopaj şeklinde %30 vergi kesilir. Ama ABD-TR arasında imzalanan vergi anlaşmasıyla biz Türk Vatandaşları kaynağında %20 oranında ödüyoruz.
  • Günün sonunda parayı Türkiye’ye getirdiğiniz dönemde Gelir Vergisi Beyannamesi doldurarak, kazancınıza isabet eden vergi dilimi oranında (%15, 20, 27, 35) gelir vergisi ödersiniz.
  • ABD’de temettü için kaynağında ödediğiniz stopajı TR’de ödeyeceğimiz vergiden mahsup edebiliriz.
  • Sürekli çıkan varlık barışından faydalanıp %35 yerine sadece %2 kadar az vergi ödeyebilirsiniz!

Elimden geldiği kadar basit şekilde anlatmaya çalıştım. Vergi uzmanı, profesörü, vs. değilim, hata yaptıysam lütfen kaynak göstererek uyarın, düzelteyim. Ama sağolsun koca koca hocalarımız robot videosu, mazot vergisi paylaşmaktan bu tip konulara vakit bulamayınca iş benim gibi amatörlere düştü.. Kusura bakmayın…

Mr. Milyoner

Yazıyı beğendiyseniz diğer popüler yazılarım:

Yeni yazılar için Twitter, Facebook ve Instagram hesaplarından takipte kalın!

“Nasıl Milyoner Oldu?” Serisi – 5 – Yeni Fırsatlar: 2011

Keşke şu büyük hevesle beklediğim finansal özgürlük ve sonrasında gönüllü emeklilik gelse de her gün sabah çayımı alıp birer yazı yazabilsem.. Öyle herkesin yazı beklediğinden değil tabii. Benim hoşuma gitmeye başladı yazmak. Artık yolda yürürken veya araba kullanırken aklımdan; şunu mu yazsam, şöyle bir cümle kullanayım güzel durur 🙂 Bir sürü fikirler dolaşıyor.. Beyin jimnastiği gibi gerçekten. Sağolsun birçok okuyucu faydalandıklarını, hatta hayatlarında önemli değişiklikler yaptıklarını belirten mesajlar atıyorlar; fakat inanır mısınız bu süreçte sanırım en büyük kazanımı ben elde ediyorum!

Eskiden de bir dersi iyi öğrenip çevremdekilere anlatacak seviyeye geldiğimde farklı bir ‘level’a atladığımı hissederdim. Hem ‘konuyu anlatacak kadar öğrendim’ özgüveni etkisi hem de anlatabilmek için daha fazla öğrenme iştahının artması bu ‘level’ atlamasına neden oluyor. Şimdi blogda yazı yazmak da bende aynı hisleri uyandırıyor…


Bu yazı 11 parçadan oluşan serinin beşinci. Her yazıda farklı bir yılı kapsayarak ilerliyorum. Belki ilerde yatırım çeşidi bazlı, çalıştığım şirket sırası gibi farklı perspektiflerle de bakabiliriz.. Serinin ilerleyişi şu şekilde:

Neredeyse serinin ortasına geldik. Bir maraton gibi uzun soluklu bir yazı serisi oldu, ama umarım bittiğinde blogun temel taşı olarak yerini almış olacak.

Yeni Fırsatlar

Serinin daha önceki yazılarında başlığı Star Wars serisinin efsane ilk üç filminden almıştım. Artık esinlenme yok, o yıl gelişen olaylarla ilgili başlıklar veriyorum. 2011 için de askerden dönüp farklı bir şirkette işe başladığım için “Yeni Fırsatlar” ismini veriyorum.

İş hayatımız o kadar önemli ki hayatımızda. Hiç düşündünüz mü; işyerinizde geçirdiğiniz zaman, ailenizle birlikte olduğunuz süreden fazla! 8-5 çalışan biri sabahın erken saatinde çıkıyor evden, akşam ancak 6’da geliyor. İşyerinde geçen 9 saate karşı evde uyuyana kadar geçen 6 saat…

Açılış Bakiyesi

2011 — 1 Ocak itibarıyla (tutarlar o günün parası değeriyledir)

Dönem Başı Varlıklar — 219.042 TL

  • 160.000 TL değerinde Ev
  • 29.400 TL değerinde Altın (yaklaşık 420 gram)
  • 25.130 TL değerinde Türk Lirası Mevduat
  • 4.512 TL değerinde BES

Dönem Sonu Borçlar — 88.900 TL

  • 60.000 TL Babaya borç
  • 28.900 TL banka kredisi kalan bakiye

Dönem Sonu Net Birikim —130.142 TL

Finansal olarak 2010 yılı sonunda yukarıda gördüğünüz şekilde bitirip 2011’a aktardım. Karşılaştırmak gerekirse, 2010 açılış bakiyem 79.027 TL imiş, geçen 1 yılda toplam artış 51.115 TL olmuş.

2010’daki bu artışın kırılımına bakarsak da; maaşımızdan yaptığımız %50’lik tasarruf ile 27.927 TL, yatırımların net getirisinden de sadece 23.188 TL gelmiş. 2009’da yatırım getirimiz çok düşüktü çünkü ev alırken çektiğimiz konut kredisinin 2 yıllık bütün faizini borçlar kısmına tahakkuk ettirmiştim. Yalnız 2010’da bile hala yatırım getirisi varlığımızdaki artışın ana kaynağı değil!

Tasarruf, tasarruf, tasarruf!

Askerlik Dönüşü

Serinin bir önceki yazısında askere gittiğimden bahsetmiştim. 2011 yılının ocak sonu itibarıyla terhis oldum. Aslında erkek okuyucular bilecektir, askerlik döneminde izin kullanmayanlar resmi terhis tarihinden izin süreleri kadar önce tezkere alarak ayrılırlar. Ben de resmi olarak 31 Ocak’a kadar askerdim, fakat 18 Ocak’ta tezkeremi alarak terhis oldum.

Çevremde bedelliden faydalanmadan askere giden çok az insan var. Bence çok şey kaçırıyorlar, müthiş bir tecrübeydi benim yaşadığım. Ama herkes için aynı şartlarda geçmemiş olabilir askerlik. Bakalım bizim çocukların döneminde nasıl olacak Türkiye ve güvenlik ortamımız?

Yeni Bir İş, Kendime Yeni Bir Ben Lazım

Sertap Erener’in 2001’deki harika şarkısını hatırlamayanlar için:

Sertab Erener – Kendime Yeni Bir Ben Lazim (Orjinal)

Zaman ne kadar çabuk geçiyor, 17 yıl geçmiş bu şarkının üzerinden…

Dedim ya İş çok önemli! Çalışmak zorunda olmayan çoook küçük azınlık dışında hepimiz mecburuz.. Bari güzel bir işimiz olsun değil mi 🙂 Ben de daha iyi bir iş bulma umuduyla askere gitmiştim, çünkü birçok şirketin işe alım kriteri, kızını veren babaların kriterlerinden yüksek! Askerliğini yapmamış olanlara ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapıyorlar.

Ben de askerden döndükten sonra yeni bir iş aradım bir süre. Yaklaşık 1,5 ay işsiz olarak takıldıktan sonra martta yeni işime başladım. Daha önceki işime benzer, fakat az da olsa farklı bir kulvarda başladım. Önceki işlerime göre daha az yoğun, ama maaşı daha yüksek bir iş. Başka ne ister ki insan 🙂

Tasarruf ve Yatırımlar

2011 yılında askerden dönmem ve yeni bir işe başlamam dışında önemli bir olay olmadığı için hikaye kısmını çabuk geçip asıl konuya hızlıca giriyorum. Sürekli vurgulamakta mahzur görmediğim: Milyoner Olmak için Yapmanız Gereken İki Temel Şey‘in tasarruf ve yatırım olduğunu tekrar söylemek istiyorum.

Maaştan Tasarruflarımız

Ben tasarruf etmek istemiyorum, sadece kâr etmek ve kısa yoldan zengin olmak istiyorum diyorsanız: Bu Blog size göre bir yer değil! Çünkü uzun vadede

“Nasıl Milyoner Oldu?” Serisi – 5 – Yeni Fırsatlar: 2011 | | Mr. Milyoner

riskli bazı yatırımlardan kâr ederken, bazılarından da zarar edeceksiniz. Fakat sizi hiç yarı yolda bırakmayacak olan TASARRUFtur.

Tasarruf

Artık tasarrufun önemini gittikçe daha çok kavrıyorduk. Siz eğer yeni başladıysanız, ilk odaklanacağınız yer harcamalarınız ve tasarruflarınız olsun lütfen. (Şu yazıyı okuyabilirsiniz ilk olarak) 2009’dan beri kredi borcumuz olduğu için artık çok daha dikkat ediyorduk harcamalarımıza.

Mesela bizim gibi evlenen birçok arkadaşımız hemen arabalarını almıştı. Biz evin kredi ödemeleri sonrasında paramız kalması rağmen araba almak yerine yatırım yaptık. Bazılarınız için bu mantıksız, saçma, gereksiz veya belki varyemezlik olarak görülebilir. Ama bizce finansal özgürlük yolunda ilerleyen her birey/aile kararlarını verirken daha dikkatli olmalı ve seçimlerini kanaatkar olmaktan yana kullanmalı. Gerçi biz de çok geçmeden araba aldık, ama önce yatırım sonra lüks! Çünkü yatırımlarımız lükslerimizi ödedi!

Tasarruf Tutarı

2007 yılındaki ilk maaşım 1.650 TL idi. 2008 yılında ağustos ayına kadar da aynı kaldı, ağustos ayından sonra 2.200 TL oldu. 2009 yılında ise Eylül ayından itibaren 3.000 TL’ye çıktı (Özel sektörde ilk yıllarda artış hızı biraz yüksek olur, ama sonra enflasyona yaklaşır iyice). 2011’deki yeni işimle birlikte maaşım 4.000 TL oldu. Ağustos 2009’dan itibaren Ms. Milyoner de evimizin bütçesine katkı yapmaya başlamıştı. Ay bazında değil yılsonu toplam tasarruf ve oranını yazacağım (yakın yıllar için notlarım daha detaylı olacağından ay bazında görebiliriz):

  • 2011 boyunca aldığım toplam maaş 40.601 TL imiş (lanet olası vergi dilimi artışlarından dolayı tabi elime geçen brüt 6.050*10=60.500 TL’den az!!) Nasıl bu kadar eminsen derseniz E-Devlet SGK Hizmet Dökümü sağolsun, kontrol ettim.
  • Eşimin maaşı kısa bir süre için benden fazlaydı! Evet bir erkek için sıkıntı! Ama geçtim tabi hemen, merak etmeyin 🙂 Ms. Milyoner’in maaşını açıkça paylaşmayacağım.. 2011 yılı için onun kazancını kalan son 6 ay 950 TL kredi ödemesi ve diğer bütün harcamalar için kullandığımızı farz edebilirsiniz. Evli çiftler varsa 1 maaşı harcayıp diğerini tasarruf etmek, zor ama güzel bir hedef olabilir!
  • Ms. Milyonerin maaşını kredi ödemesi ve harcamalar için kullandığımız için benim maaşımın neredeyse tamamını tasarruf ettik. Yani yaklaşık tasarruf oranımız %55. Yaklaşık diyorum çünkü 2011’da ben 1 ay boyunca askerdeydim ve 1 ay da işsizdim. Ayrıca tasarruf miktarımızın bir kısmı da kredi ödemelerine gidiyordu. 2011’da 11.400 TL kredi geri ödemesi yaptık.

Yatırımlar

2009’da bütün varı yoğu satıp üstüne kredi çekip ev almıştık (Ev almanın akıllı bir yatırım olup olmadığıyla ilgili yazım, O zamanlar böyle bloglar yoktu, ya da benim haberim yoktu; okuyup daha bilinçli kararlar alabileyim… Umarım sizler kararlarınızı daha fazla araştırma ve bilgiyle alırsınız). Böylece borsanın şahlandığı yılda sadece izlemekle yetindim.. Ama 2010’da kredi ödemelerinden kalan az miktarla da olsa biraz yatırım yapabilmiştim. En az çeşitli yatırım yaptığım yıllardan biri olabilir 2010. Çünkü birikimim likit değildi, çoğunluğu eve bağlıydı ve kredi ödemem vardı.

2011’de yatırım için daha iştahlıydım. Çünkü askerden dönüp yeni bir işe başlayarak gelirimi artırmıştım. Fakat gel gör ki heyecanı en yüksek yatırım

aracı olan borsa pek keyif vermiyordu..

Ev

2011 yılında sahip olduğumuz en büyük yatırım kalemi hala evimizdi. 2009’da 140.000 TL’ye aldığımız evimizi, 2010’da 150.000 TL olarak değerleyip bilançoda belirtmiştim. Taktir edersiniz ki ev fiyatını ancak yaklaşık olarak değerleyebiliyoruz. 2011 yılı sonu için de enflasyon oranının (%10,45) biraz altında değerleyerek (%9,4 ile) 175.000 TL olarak alıyorum.

Bankaya olan kredi borcumuzun toplamı 28.900 TL idi. Yıl içinde her ay düzenli olarak ödemelerimizi yaptık ve kalan borç bakiyemiz 11.400 TL azalarak 17.500 TL’ye düştü.

Borsa

2009’da roket gibi yükselen borsayı sadece izliyordum. Henüz tecrübeli bir borsa yatırımcısı değildim (belki hala değilim) ama yükselişi kaçırmak güzel bir his değil. O yüzden 2010’da bir miktar TL bakiyesi oluştukça az da olsa girmeye başlamıştım. Fakat 2011’de borsayı sadece izlemekle yetindim.

Beni özellikle twitter’dan Borsa üstadlarının tavsiyesi üzerine takip etmeye başlayanlar belki hayal kırıklığına uğramıştır. Ama bunu belirtmek isterim ki, borsa uzmanı hiç olmadım. Borsada uzun vade yatırımcısı da olmadım.. Genellikle hisselerimi 6-10 ay vadelerle tuttum (2015’te yaptığım yurtdışı hisse senetleri yatırımları hariç). Keşke olsa mıydım? Evet özellikle borsanın önemli şirketlerinden alıp uzun süre tutsaydım, eminim şu anda sahip olduğumdan çok daha yüksek bir birikime sahip olabilirdim. Ama henüz yatırım konusunda toy olduğumda herkes gibi ben de sabırsızdım!

2011’de dediğim gibi hisse senedi yatırımım yoktu, borsa da pek tat vermiyordu zaten..

Altın

2011’de kaçırdığım en büyük fırsat altındı! Ocak ayında 70 liralarda olan gram altın, yıl sonunda 100 TL olmuştu… Uzun bir süre sadece izlemekle yetindim,

“Nasıl Milyoner Oldu?” Serisi – 5 – Yeni Fırsatlar: 2011 | | Mr. Milyoner fakat mayıs ayında 75 TL’leri bulunca hızla giden trene atlama isteğim geç de olsa ağır basmış.

  • 5 Mayıs’ta gramı 75,75 TL’den 200 gr. altın almışım. Bu alım için 15.150 TL ödeme yapmışım.
  • 10 Ağustos’ta ise gramı birçok kişi için psikolojik sınır olan 100 TL’yi görünce hemen sattım 0 200 gr. altını 100,50 TL’den (daha sonra biraz daha yükseldi tabii..) satarak 20.100 TL elde etmişim.

Dediğim gibi yıl içinde çok hızlı yükselen altın treninden çok az faydalanabildim.. Ama biz küçük yatırımcının kaderidir, dipten alamaz tepeden satamayız. Ve genellikle de bu yüksek getiri trenlerini sadece izleriz (hemen yanlış anlamayın Q ben de küçük yatırımcıyım)

Serinin 3.sünü okuyanlar hatırlayacaktır, düğünümüzde takılan altınların bir kısmını birikim hesabında takip ediyorduk. Düğün altınlarımızı ise satmadık, yıl sonunda 99 TL ile değerlediğimizde ise 420 gr.’ı 41.580 TL olmaktadır.

Dolar

Neden bilmiyorum, hiç euro alıp satmamışım! Açıkçası bunun nedenini bilmiyorum. Ülke olarak ilişkilerimizin çoğunluğu avrupayla da olsa bizim için dolar daha önemli bir para birimi olmuştur, fakat ben euroyu tamamen gözardı etmişim. Hala da öyleyim..

  • Notlarıma göre 7 Mart’ta 1,59 USD/TL kurundan 5.000 $ (7.950 TL karşılığı) almışım.
  • Ayrıca geçen sürede hiç artmamasına rağmen (nedenini hatırlamıyorum) 3 Haziran’da yine 1,59 USD/TL kurundan bu sefer 7.000 $ (11.130 TL karşılığı) daha almışım.

Yılsonlarına genellik TL olarak girerim, ama altını satmama rağmen doları yılsonunda tutmuşum. Yılın son işgünü olan 30 Aralık kuruyla değerleyince toplamdaki 12.000 $’in Türk Lirası karşılığı da 22.680 TL olmuş.

Bu arada dolar mevduatımı eskiden vadesiz mevduatta kuzu kuzu tutardım. 2011’de de öylece uyumuş bankada…

Türk Lirası

Yıl içinde tasarruflar, altın ve dolar alım-satımı ile sürekli değişen miktarlarda

TL mevduat tutmuşum. Yıl sonunda 28.270 TL vadesiz mevduat ile kapatmışım.

Ayrıca yılsonuna doğru artık peder beye de biraz ödeme yapayım demişim 🙂 Bu kadar da yüzsüzlük olmaz di mi 🙂 Evet sağolsun, faizsiz kredisiyle çok yardımcı oldu babam, ben de aralık ayı içinde kendisine 10.000 TL geri ödeme yapmışım notlarıma göre.

Bireysel Emeklilik Sistemi (BE S)

Daha önceki yazılarda da bahsetmiştim, 2006’da bir BES hesabı açmıştım. İşe başlayınca da artık %25’lik devlet katkısından faydalanmaya başlamıştım. Hem de bordrodan direk vergi matrahından düşüldüğü için nakit alıyorduk 🙂 Ne güzeldi! Artık o da BES’e yatıyor! 2008 ve 2009 yılsonu itibarıyla önemli bir tutara ulaşmadığı için bilançoya almamıştım. 2010’da tekrar ödeme yapmaya başladık. Mütevazı de olsa bir seviyeye gelmişti.

2011’de de katkı yapmaya devam ettik, yılsonu itibarıyla 6.643 TL değere ulaşmıştı, tamamı devlet borçlanma araçları fonundaydı. (O zamanlar gerçekten bilinçli bir yatırımcı değilmişim, BES ve fonları hakkında bir yazı gelecek yakında, orada fon seçiminin öneminden bahsedeceğim)

Bilanço – 2011

Artık kısa veya uzun olması konusunda bir çaba sarfetmiyorum. Tek amacım var, o da açıklayıcı olması. Umarım başarılı olabiliyorumdur, yine de aklınıza takılan veya sormak istediklerinizi yorum bölümüne bırakın lütfen.

2011 yılını yaklaşık %55 tasarruf oranı (tam değeri bu yıl için bulamıyorum, kredi ödemeleri ve askerlik nedeniyle)

kapatmışız. Yatırımlar konusunda daha karışık bir durum var:

• En büyük varlığımız olan evimizin değeri 160.000 TL’den 175.000 TL’ye %9,4 artmış,

  • Düğün altınları 29.400 TL’den 41.580’ye %41 artmış, ayrıca yıl içindeki 15.150 TL alımdan 20.100 TL’ye satarak %33 kâr etmişim. Ağırlıklandırırsak altından %38 getiri elde etmişim,
  • Dolar yatırımı da 19.080 TL’den 22.680 TL’ye %19 artmış,
  • Toplam yatırım getirisi ise %16 olarak gerçekleşmiş. 2011 yılı enflasyonunun %10,45 olduğunu düşünürseniz, çok iyi bir yatırımcı olmadığımı söyleyebilirsiniz.

Toplam birikimimiz ise 130.142 TL’den 206.673 TL’ye %59 artmış. Yatırımlar sadece %16 artarken, birikim %59 artıyor!Bunun nedenlerini açıklamıyorum, çünkü dikkatli okuyucuların kendi kendilerine düşünerek önemli sonuçlar/dersler çıkaracağına eminim.

Son olarak dikkatinizi bir noktaya çekmek isterim, 4 yıllık dönemin sonunda birikimler 200.000 TL’yi ancak geçebildi! 5 yılda 200.000 TL’nin biraz üstünde olan varlıklar, sonraki 5 yıl içinde 1 milyon TL’yi geçiyor!!!

İlk 5 yılda 0’dan 200.000 TL’ye, ikinci 5 yılda 200.000 TL’den 1.000.000 TL’nin üstüne! İkisi de 5 yıl, ama sonuç nasıl farklı değil mi? Bunu hiç unutmayın: Birikimleriniz; sürecin ilk yılları kaplumbağa, sonraki yılları ise tavşan hızıyla artacak! (Para parayı çeker demiş miydim?)

2011 — 31 Aralık itibarıyla (tutarlar o günün parası

değeriyledir)

Dönem Sonu Varlıklar — 274.173 TL

  • 175.000 TL değerinde Ev
  • 41.580 TL değerinde Altın (420 gram)
  • 22.680 TL değerinde Dolar (12.000 $)
  • 28.270 TL değerinde Türk Lirası Mevduat
  • 6.643 TL değerinde BES bakiyesi

Dönem Sonu Borçlar — 67.500 TL

  • 50.000 TL Babaya borç
  • 17.500 TL banka kredisi kalan bakiye

Dönem Sonu Net Birikim — 206.673 TL

Mr. Milyoner

Yazıyı beğendiyseniz diğer popüler yazılarım:

Yeni yazılar için Twitter, Facebook ve Instagram hesaplarından takipte kalın!

Beğendiyseniz lütfen sosyal medyada paylaşın! Soru ve görüşlerinizi de yorum olarak bırakın! Teşekkürler

Uzun Vadede BIST100 mü, S&P 500 mü?

Geçen hafta Yurtdışı Piyasalarda İşlem Yapmak isimli bir yazı paylaştım.

Bu yazıda Türkiye’den 5, Amerika’dan da 3 aracı kurumu araştırıp hesap açma alt limiti, işlem komisyonları ve diğer masrafları inceleyerek karşılaştırdım.

Neden derseniz, Twitter’da kendi yaptığım bazı yurtdışı hisse senedi yatırımlarından bahsettiğimde çoğu kişi “nasıl yatırım yapabileceklerini” merak ettiğini belirtmişti. İlgilenenler için faydalı olduğunu umut ediyorum, geri dönüşler gayet olumlu şu ana kadar.

Şimdi de iki babayiğit borsa endeksini (BIST100 ve S&P 500) uzun vade performanslarıyla karşılaştıralım isterseniz. Tamam yurtdışı borsalarda nasıl işlem yapabileceğimizi öğrendik ama performans durumu nasıl? Geçmişte ortaya koydukları verimi inceleyelim bakalım.

Ahmet mi, Murat mı?

Twitter hesabımdan bir anket yayınladım:

Zor bir soru size:

İki arkadaş iddiaya giriyor, ve her 10 yılda bir 1 Ocak’ta (1990, 2000, 2010)

-Ahmet 100$ BISTıoo’e

-Murat 100$ S&P500’e

yatırıyor, bugün dolar bazında kim kârlı çıkmıştır? (RT’lerseniz daha doğru bir sonuç alırız, konuyla ilgili bir de yazı gelecek)

Mr. Milyoner (@MrMilyoner) March 13, 2018

Beklediğimden çok farklı bir sonuç çıktı anketten, ben bir seçenekte yığılma olacağını tahmin ediyordum. Fakat yanıldım, okuyucular biraz kararsız kaldı ancak %51 ile Ahmet’i yani BISTıoo‘ü seçti. Yalnız sonuç aslında gayet barizdi, biri diğerinden çoook daha fazla getiri elde etti! Buyrun birlikte bakalım hangisi?

Metodoloji

S&P500 endeksinin geçmiş verilerini, “investing” websitesinden elde ettim. BIST100 ve dolar rakamlarını ise daha önce başka bir çalışma için TCMB’nin veri dağıtım sisteminden hali hazırda almıştım.

Karşılaştırmamızı dolar bazında yapacağımız için BIST100 endeksinin dolar değerini buldum her dönem için, zaten S&P500 dolar olduğu için ekstra bir çabaya gerek kalmadı.

Daha sonra Ocak 1990, 2000 ve 2010 için ayrı ayrı BIST100 ve S&P500 için 100’e endeksleme işlemi yaptım. Neden? Ocak ayında yayınladığım Yatırım Araçları Getiri Karşılaştırması 2003-2017 yazımı okuyanlar hatırlayacaktır, karşılaştırılan enstrümanları aynı tarihte 100’den başlayacak şekilde endekslemek konuyu/değişimi anlamayı inanılmaz şekilde kolaylaştırıyor. Bu nedenle BIST100 ve S&P500 için de endekslemeyi kullandım, grafiklerde özellikle bu işlemin faydalı etkisini göreceksiniz.

Bir de neden 1990, 2000 ve 2010 tarihlerini seçtiğim merak edilebilir. Borsamızın tarihi 1985 sonundan itibaren başladığı için başlangıcı biraz olgunlaşma dönemi koyarak 1990 olarak aldım. Daha sonra da 10’ar yıl ekleyerek nesil nesil yatırım yapacaklara fikir verebileceğini düşünerek 2000 ve 2010 yıllarını belirledim. Farklı zamanlar için ayrıca da bakabiliriz ilerde. Daha önce Mart 2018’e kadar incelemeyi düşünmüştüm, fakat önemli bir değişiklik olmadığı için 2017 yıl sonu olarak karar kıldım.

1990’dan Bu Yana BIST100 ve S&P500 Performansı

Ocak 1990’da ikisini de 100’den başlattığımız BIST100 ve S&P500 grafiğini yukarıda görüyorsunuz. Anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz demeyelim biraz irdeleyelim 0 Unutmayın, değerler 1990 başında 100’e endekslenmiştir!

  • Bizim borsa 1990’dan 2000 yılı sonuna, yani 11 yılın bitiminde başladığı yere geri dönmüş! 100$ olan değeri 10 yılda ancak %2 artarak 102$ olmuş… Elin borsası aynı sürede, %300 artarak ıoo$’dan 400$’a çıkmış.
  • Fakat 2000’den 2010’a bu sefer durum değişiyor. 2008 krizinden ağır şekilde etkilenen S&P500 on yıllık sürede değer kaybederek 382$ değerine düşüyor. Bu sefer BIST şahlanarak 326$’a ulaşıyor. (Bunun en büyük sebebi 2003-2010 döneminde Dolar/TL kurunun çok zayıf seyretmesi gösterilebilir)
  • Yalnız 2010’dan 2017 sonuna işler yine eski haline geri dönüyor. 27 yıl önce i00$’dan başlattığımız S&P500 8i2$’a ulaşırken, BIST100 ancak 228$ ediyor.

İlginç bir tablo. Açıkçası bu çalışmaya başlarken böyle bir sonuçla karşılaşacağımı beklemiyordum. BIST’in de en az S&P500 kadar, belki daha fazla artış göstermiş olacağını düşünüyordum. Evet borsamız geçen 28 yılda nominal olarak TL’de neredeyse 3700 katına ulaşmış, ama aynı süreçte USD/TL de uçtuğu için dolar bazında ancak %128 artabilmiş. Yani Ocak

1990’da, BIST100 endeksine 100$ yatıran Ahmet’in parası 228$,

S&P500 endeksine 100$ yatıran Murat’ın parası 812$ olmuş…

Tabii 2000 yılında da yatırım yapmışlardı. Bakalım o 100$’lara ne olmuş.

2000’den Bu Yana BIST100 ve S&P500 Performansı

Belki aranızda “Kardeşim zaten 1990’dan bu yana baktık ya, tekrar niye 2000’den bakıyoruz?” diyenler vardır. Ben de diyorum ki farklı başlangıç tarihleriyle veriye bakmak, rakamların yanıltıcı etkisini gözardı etmemizi sağlar. Çünkü rakamlar/istatistikler tek pencereden baktığınızda yanlış yönlendirebilir. Ayrıca yazının başında söylediğim gibi farklı nesilden okuyucularımıza kendi dönemleri için fikir verecektir.

  • Ocak 2000’de 100’e endekslenen BIST100, 3 yıl sonra 2002 sonunda 23$’a kadar düşmüş! “Tech Bubble” veya “Dot.com” krizi de denilen 2001 krizi ve bizim kendi problemlerimizin de etkisini görüyoruz. S&P500 de etkilenmiş, fakat sadece 63$’a kadar düşmüş.
  • Bu düşüşten sonra BIST100 şahlanarak neredeyse i50$’ları görse de yolun sonu olan 2017 için dolar bazında zarardan kurtulamamış. 18 yıl önce 100$’dan başlattığımız S&P500 192$’a ulaşırken, BIST100 ise sadece 94$ ediyor.

Evet aradan geçen 18 yılda nominal olarak TL’de 5 katından fazla artış görse bile doların yükselişiyle baş edemeyerek %6 azalmış. Özellikle uzun vadeci arkadaşların şaşırdığını tahmin ediyorum. Ocak 2000’de, BIST100 endeksine 100$ yatıran Ahmet’in parası 94$, S&P500 endeksine 100$ yatıran Murat’ın parası 192$ olmuş…

2010’dan Bu Yana BIST100 ve S&P500 Performansı

Son karşılaştırma dönemimiz 2010 için sonuçları irdeleyelim:

  • Öncelikle dikkatinizi çekmiştir, önceki grafiklere nazaran daha stabil bir görüntü var, çünkü hiç finansal kriz yok bu dönemde! Yatırıma son 9 yılda başlayan bütün gençlere (ben de gencim de, benden daha gençlere 🙂 ) hatırlatırım, siz hiç kriz görmediniz diye..
  • Ocak 2010’de 100’e endekslenen BIST100; nispeten S&P500‘e paralel şekilde 2012’ye kadar ilerlemiş ve 116$ olmuş, fakat daha sonra 8 yılın sonunda yine zararla 82$’a düşmüş (2017’deki toparlanma olmasa daha kötü). S&P500 ise gayet istikrarlı bir şekilde artmaya devam ederek 2017 sonunda 249$’a ulaşmış.

Evet aradan geçen 8 yılda nominal olarak TL’de 2 katından fazla artış görse bile doların yükselişiyle baş edemeyerek %18 azalmış. Uzun vadeci arkadaşların şaşkınlığının devam ettiğini görebiliyorum. Bizim anketteki arkadaşların durumuna da bakarsak; Ocak 2010’da, BIST100 endeksine 100$ yatıran Ahmet’in parası 82$, S&P500 endeksine 100$ yatıran

Murat’ın parası 249$ olmuş…

Sonuç

Bir iddia sonucu farklı endekslere, 10’ar yıl arayla 100’er dolar yatırım yapan (toplamda kişi başı 300’er) arkadaşların günün sonunda durumları şöyle:

  • BIST100‘e yatıran Ahmet’in 404$’ı
  • S&P500‘e yatıran Murat’ın 1.253$’ı var.**

Uzun vadede BIST100 mü S&P500 mü? sorumuzun cevabı geçmişte açık ara S&P500 olmuş. Fakat bundan sonra nasıl olur? Kim bilir?

Yukarıdaki karşılaştırma bölümünde yeteri kadar görüşlerimi paylaştığımı düşünerek, bu noktada daha fazla değerlendirme yapmıyor; sizlerden yorum olarak görüş, tespit ve tabii ki eleştiriler bekliyorum.

**Bu karşılaştırma endeksler arasıydı, tabii ki her iki endeksten de spesifik hisse seçip daha yüksek getiriler elde etmek mümkün. Aynı şekilde daha düşük getiriler de…

Mr. Milyoner

Son Söz

Borsaya veya diğer yatırım araçlarında “bugün yüzde şu kadar arttı”, “geçen yıl şöyle oldu” şeklinde kıyaslamaları yetersiz görürüm hep.

SADECE KENDİSİYLE YAPILAN KARŞILAŞTIRMALAR

YANILTIR.

Mr. Milyoner

Büyük ihtimalle benden önce de biri benzer bir söz söylemiştir. Fakat ben bu düsturu hep aklımda tutar, sadece finans/yatırım değil hayatımın her alanında göz önünde bulundururum. Sizden de ricam lütfen geniş bir perspektiften bakmayı ihmal etmeyin!

Yazının anlam ve önemine uygun bir atasözüyle bitirelim:

Başkasının yumruğunu yemeyen kendi yumruğunu balyoz
sanırmış!

Yazıyı beğendiyseniz diğer popüler yazılarım:

Yeni yazılar için Twitter, Facebook ve Instagram hesaplarından takipte kalın!

Görüşleriniz de lütfen yorum olarak bırakın.

Yurtdışı Piyasalarda İşlem Yapmak

Geçen ay Twitter hesabımda yatırım yaptığım NETFLIX hissesinden bahsetmiştim. 2015 yılı sonlarında Amerika’dayken bir miktar alım yapmıştım.

Geçen süreçte zaten potansiyeline ve hikayesine güveniyordum, fakat beklentimin de ötesinde bir yükseliş görüldü.

2015 Eylül’ünde 98 $’dan (294 TL) almışım,

2018 Mart bugün 331 $ (1.258 TL) olmuş!

Şimdi tabii ki belki istisnai bir hisse ve aynı oranda pek görülmeyen bir artış.

Fakat dikkatinizi şuna çekmek isterim. Bir Türk yatırımcı olarak sadece hissenin %238 artışından faydalanmadım, ayrıca doların bu süreçte %27 artışı da benim yatırımıma pozitif etki yaptı!

Twitter’da bu bilgiyi paylaştığımda, okuyuculardan hemen şöyle bir soru geldi: “Yurtdışı piyasalarda işlem yapmak istiyoruz, nasıl olacak?” Ben orada bulunduğum dönemde bir banka ve yatırım hesabı açarak bu işlemleri yaptım, hala da o kanalı kullanıyorum. Ama herkesin Amerika’ya gitme şansı olmayabilir, yine de orada işlem yapmak istiyorlarsa da buna bir yol bulmak gerekiyor. Bir süredir bu konuda bir yazı planlıyordum, araya başka yazılar girdi. Fakat bugün Ms. Milyoner ve Jr. Milyoner uyuduktan sonra bilgisayar başına geçtim ve yazmaya başladım.


Yurtdışı Piyasalarda İşlem Yapmak Ne Demek?

Şimdi bu başlıktan aklınıza çok farklı alternatifler gelebilir. Gerçekten de o kadar çeşitli finansal enstrüman var ki, aklınız durur. Hisse senetleri, opsiyonlar, ETFler (Exchange Traded Funds – hisse senedi gibi borsada işlem gören fonlar; endeks/mutual çok çeşitli alternatifleri var), emtialar vs. saymakla bitmez. Benim odaklanacağım konu: Hisse Senetleri ve Amerika Borsaları.

Meraklısına: Birçok kişinin aklına Amerika Borsası diyince, Dow Jones ve S&P 500 gelir. Fakat aslında ikisi de borsa değildir! Genel bir yanlış anlamadan kaynaklanır. Mesela bizim borsamızın adı Borsa İstanbul’dur ve en çok bilinen ölçüsü de BIST100 endeksidir. Amerika’da ise sırasıyla New York Stock Exchange, NASDAQ ve AMEX gelir.

Dow Jones ise aslında Dow Jones Industrial Average diye adlandırılan BIST100 gibi bir endekstir. Aynı şekilde S&P 500 de bir endekstir.

Hangi Kanallardan İşlem Yapılabilir?

Yurtdışı piyasalarda işlem yapmak için bir aracıya ihtiyacımız var, eskiden bu işler çok daha karmaşıktı. Teknolojinin gelişimiyle birlikte hem seçenekler arttı hem de maliyetler (komisyon ve masraflar) azaldı. Şimdi ana olarak yatırım kanalı seçeneklerimizi ikiye ayırmak istiyorum: Türkiye’dekiler ve Yurtdışındakiler. Türkiye’den birkaç banka ve aracı kuruluşu inceledim. Yurtdışından ise kendi ilgi alanım olan ve finans piyasalarının da en yoğun gerçekleştiği Amerika üzerinden gideceğim.

Türkiye’dekiler

Yazının başında dediğim gibi, yazıya başlamadan birkaç saattir işlem kanalları için araştırma yapıyorum. Türkiye’den yurtdışı piyasalarda işlem yapmak için bulduğum mantıklı ve pratik alternatifler (belki daha uygun seçenekler vardır, tavsiyeniz varsa yorum olarak bırakın, onları da inceleyelim) şunlar:

  • İşCep Yurtdışı Piyasalar
  • YapıKredi Yatırım – TradeBox
  • Garanti Yatırım
  • AkYatırım – TradeALL
  • Gedik Universal
  • UTrade International – Ünlü & Co

İşCep Yurtdışı Piyasalar

İşCep Yurt Dışı Piyasalar

İş Yatırım’ın bir ürünü olan İşCep Yurtdışı Piyasalar, isminden de anlaşılacağı gibi İşCep uygulaması üzerinden dünya borsalarında işlem yapmamızı sağlayan bir platform. İşCep Yurt Dışı Piyasalar ile NASDAQ, NYSE, XETRA, LSE, ICE, SEHK gibi Avrupa, Amerika ve Asya’da faaliyet gösteren 26 borsada Hisse Senedi ve Futures işlemleri yapılabilmekte. Kısaca özetlersem:

  • Herhangi bir para yatırma alt limiti yok.
  • İş Bankası nezdinde yatırım hesabı olmayanların şubeye gitmesi gerekirken, halihazırda yatırım hesabı olanlar bütün kayıt işlemlerini İşCep mobil uygulamasından yapabilir.
  • Para yatırma işlemini İş Bankası vadesiz USD hesabınızdan havale ederek yapabilirsiniz.
  • Alım-Satım komisyonu minimum 25 $‘dır. Komisyon oranı da işlem tutarı üzerinden %0,25’tir. Örneğin 1 $ ile 10.000 $ arasında yapacağınız işlemlerde 25 $ komisyon ödersiniz. 100.000 $ tutarında bir işlem yaptığınızda da 250$ komisyon ödersiniz.
  • Ayrıca saklama ücreti adı altında aylık %0,003 masraf vardır. Örneğin 100.000 $ tutarında hisse senediniz var ise aylık 3 $ saklama masrafı ödersiniz.

Kendi websitelerindeki detaylı bilgi için tıklayınız.

Yurtdışı Piyasalarda İşlem Yapmak 11 Mr. Milyoner

YapıKredi Yatırım – TradeBox

Yapı Kredi Yatırım’ın bir ürünü olan TradeBox, UniCredit’in üzerinden dünya borsalarında işlem yapmamızı sağlayan bir platform. TradeBox ile NASDAQ, NYSE, XETRA, LSE, ICE, SEHK gibi Avrupa, Amerika ve Asya’da faaliyet gösteren 26 borsada Hisse Senedi ve Futures işlemleri yapılabilmekte. Kısaca özetlersem:

  • Herhangi bir para yatırma alt limiti websitesinde belirtilmemiş, fakat müşteri temsilcisiyle görüşülmesi gerektiği yazıyor.
  • Anladığım kadarıyla Yapı Kredi nezdinde yatırım hesabı olsa bile şubeye gitmek gerekiyor, yine de müşteri temsilcisiyle görüşülebilir.
  • Para yatırma işlemini Yapı Kredi vadesiz USD hesabınızdan havale ederek yapabilirsiniz.
  • Alım-Satım komisyonu minimum 30 $’dır. Fakat komisyon oranına ilişkin bir bilgiye ulaşamadım! Arayıp sormak gerekiyor, kısa zamanda güncelleyeceğim.
  • Saklama ücreti/masrafı bilgisine de ulaşamadım.

Kendi websitelerindeki detaylı bilgi için tıklayınız.

Garanti Yatırım

Ürünlerimiz > Yurt Dışı Pay (Hisse) Senedi

Yurt Dışı Pay (Hisse) Senedi

Garanti Yatırım yurt dışı pay (hisse) senedi piyasalarında, 25 farklı ülke borsasında alım satım işlem hizmeti sunmaktadır. Pratik ve güvenilir bir şekilde işlemlerinizi gerçekleştirmek için hemen Garanti Yatırım’da yurt dışı hesabı açın!

Garanti Yatırım yurt dışı pay (hisse) senedi piyasalarında, 25 farklı ülke borsasında alım satım işlem hizmeti sunduğunu görüyoruz. Garanti bu hizmeti Saxo Bank aracılığıyla veriyor. Belki bu Danimarka Bankasını hatırlayanlar olacaktır 🙂 Kısaca özetlersem:

  • Herhangi bir para yatırma alt limiti websitesinde belirtilmemiş, fakat müşteri temsilcisiyle görüşülmesinde fayda var.
  • Anladığım kadarıyla Garanti nezdinde yatırım hesabı olsa bile şubeye gitmek gerekiyor, yine de müşteri temsilcisiyle görüşülebilir.
  • Para yatırma işlemini Garanti vadesiz USD hesabınızdan havale ederek yapabilirsiniz.
  • Alım-Satım komisyonu minimum 25 $‘dır. Komisyon oranı da işlem tutarı üzerinden %0,3’tir. Örneğin 1 $ ile 8.350 $ arasında yapacağınız işlemlerde 25 $ komisyon ödersiniz. 100.000 $ tutarında bir işlem yaptığınızda da 300$ komisyon ödersiniz.
  • Ayrıca saklama ücreti adı altında yıllık %0,06 masraf vardır. Örneğin 100.000 $ tutarında hisse senediniz var ise yıllık 60 $ saklama masrafı ödersiniz.

Kendi websitelerindeki detaylı bilgi için tıklayınız.

AkYatırım – TradeALL

TradeAll, Forex, Futures, CFD ve Hisse Senedi işlemlerini yapabileceğiniz bir elektronik işlem platformudur. Ak Yatırım bu hizmeti Citibank üzerinden veriyor.

ödersiniz. 100.000 $ tutarında bir işlem yaptığınızda da 262,5 $ + BSMV (%5) komisyon ödersiniz. Diğer alternatiflerden farklı olarak BSMV hariç bir komisyon yapısı var.

• Ayrıca saklama ücreti adı altında yıllık %0,02 masraf vardır. Örneğin 100.000 $ tutarında hisse senediniz var ise yıllık 20 $ saklama masrafı ödersiniz.

Kendi websitelerindeki detaylı bilgi için tıklayınız.

Gedik Universal

Gedik Universal Nedir?

Gedik Universal, bireysel ve kurumsal yatırımcıların global piyasalarda hisse senedi, eurobondlar, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri alım satımını, kolay ve hızlı bir biçimde yapabilmelerini sağlayan bir hizmet ve işlem platformudur.

Gedik Universal; işlem yapılan tüm borsalara ait detaylı, derinlikli ve anlık verilere ulaşmanızı sağlar ve global piyasalardaki gelişmeleri canlı olarak takip etmenize olanak tanır. Ayrıca, anlık veriler üzerinde farklı görsel ve istatistik! analizler yaparak yatırımlarınızı sağlıklı bir şekilde yönlendirmenize de yardımcı olur.

Dünya piyasalarına Ekonomi fiyatlarıyla Business… Q

Gedik Universal, yatırımcıların global piyasalarda hisse senedi, eurobondlar, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri alım satımını yapabilmelerini sağlayan bir hizmet ve işlem platformudur. Interactive Brokers isimli uluslararası bir aracı kurumun altyapısıyla hizmet sunuyorlar.

  • Herhangi bir para yatırma alt limiti websitesinde belirtilmemiş, fakat müşteri temsilcisiyle görüşülmesinde fayda var. Müşteri temsilcisiyle görüşen arkadaşlar alt limit olduğu konusunda bilgi verdiler. Yalnız biri 5.000 $, diğeri 10.000$ olduğunu söyledi. Sanırım müşteriye göre farklı bir yakşaşımları var.
  • Gedik Yatırım bankalardan farklı olarak daha küçük bir platform. Fakat gördüğüm kadarıyla birçok ilde şubeleri var. Ayrıca şubeye gitmeden de

yatırım hesabını açmak mümkün.

  • Para yatırma işlemini kendi kullandığınız bankadan EFT ile yapmanız gerekiyor. Burada eğer mevcutta dolar birikiminizle işlem yapmak istiyorsanız, TL’ye çevirip göndermek gerektiğini anlıyorum. Yine de müşteri ilişkilerine sorulabilir.
  • Alım-Satım komisyonu minimum 10 $’dır. Türkiye’deki alternatifler arasında UTrade International ile birlikte en düşük azami komisyon tutarı. Ayrıca komisyon tutarı da işlem hacmi üzerinden değil, alınan hisse adedi başına 0,03 $ şeklindedir. Bunun ciddi avantajı olabilir, örneğin 1 lotu 1.000 $ olan bir hisse bile alsanız 0,03 $ komisyon oluşur. Yalnız yine de minimum komisyon 10 $ olduğu için tabii ki az işlem yapanlara yaramayabilir! Ama pahalı hisselerden (AMAZON, APPLE) alım yapılacaksa büyük avantaj!

Örnek komisyon tutarı hesaplamak biraz zor olacak, çünkü hacim üzerinden değil hisse adedi bazında bir komisyon yapısı var. Adedi 5 $ olan bir hisse ile 1.000 $ olan bir hisse arasında farklı komisyonlar çıkabilir. Örneğin, 1 lotu 5 $ olan bir hisseden 1.000 adet (5.000 $ toplam) alırsanız 30 $ (1.000 x 0,03 $) komisyon ödersiniz. 1 lotu 1.000 $ olan bir hisseden 5 adet (5.000 $ toplam) alırsanız 10 $ (5 x 0,03 $ = 0,15 $ eder fakat minimum 10 $ komisyon)

  • Ayrıca saklama ücreti bulunmamaktadır. Fakat toplam yatırım tutarınızın 2.000$ altına düşmesi durumunda aylık 1$ ücret olduğunu bilgisini müşteri temsilcisiyle görüşen bir okuyucumuz iletti.

Kendi websitelerindeki detaylı bilgi için tıklayınız.

UTrade International – Ünlü & Co

UTrade International, Gedik Universal’e çok benzer şekilde yatırımcıların global piyasalarda hisse senedi, eurobondlar, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri alım satımını yapabilmelerini sağlayan bir hizmet ve işlem platformudur. Gedik Universal gibi Interactive Brokers firmasının altyapısıyla hizmet sunuyorlar

  • Para yatırma alt limiti websitesinde belirtilmemiş, fakat edindiğim bilgiye göre 10.000$ imiş.
  • Bankalardan farklı olarak daha küçük bir platform. Sadece İstanbul genel merkezleri var anladığım kadarıyla, şubeleri varsa da ben göremedim.
  • Para yatırma işlemini kendi kullandığınız bankadan; TL için EFT, dolar için de SWIFT yapmanız gerekiyor.
  • Alım-Satım komisyonu minimum 10 $’dır. Türkiye’deki alternatifler arasında Gedik Universal ile birlikte en düşük azami komisyon tutarı. Ayrıca komisyon tutarı da işlem hacmi üzerinden değil, alınan hisse adedi başına 0,03 $ şeklindedir. Avantajlarını yukarıda açıklamıştım.
  • Ayrıca saklama ücreti bulunmamaktadır.

Kendi websitelerindeki detaylı bilgi için tıklayınız.

Karşılaştırma

Farkındayım biraz kafanız karıştı. Çok fazla alternatif var, birbirlerine benzeyen yönleri de fazla. Hadi bu alternatifleri tek bir tablo üzerinde karşılaştırıp avantajlarını ve dezavantajlarını görelim:

Kolaylık anlamında, eğer bildiğimiz büyük bankalardan biriyle çalışmayı tercih ederseniz alternatifler birbirine çok benzer. İş Bankası ve Garanti burun farkıyla büyük bankalar arasında başı çekiyor. Yalnız Gedik Yatırım ve UTrade International düşük minimum komisyon tutarıyla (ve hisse başına komisyonla) diğerleri arasında öne çıkıyorlar. Çünkü biz küçük yatırımcılar daha az tutarlarda işlem yapıyoruz, tek seferde milyonlarca dolar değil!

Eğer Türkiye’deki bu alternatiflerle çalışmayı düşünüyorsanız, kendiniz de araştırın, websitelerini kurcalayın, telefon açıp en küçük detaya kadar sorun, vaktiniz varsa şubelerine giderek daha da bilgi alın. Sonra kararınızı vererek işlem yapmaya başlayabilirsiniz. Ayrıca aklınıza takılanları, buradan yorum olarak da sorabilirsiniz. Amaaa Mr. Milyoner sizin için bir Yurtdışındaki alternatifleri araştırdı, isterseniz önce onlara da bir göz atın 🙂

Yurtdışındakiler

Türkiye’deki birçok alternatife baktık, bir de Amerika’daki hisselere yoğunlaştığımız için oradaki seçeneklere bakalım. Çünkü biz küçük yatırımcıyız ama emeğimizle kazandığımız para kıymetli, eğer orada daha uygun ve hesaplı bir seçenek bulursak neden yüksek komisyonlar ödeyelim?

Amerika’ya gitmeden, uluslararası müşterilerine hizmet veren “online brokerage” (online aracı kurumlar) şirketlerini araştırdım. Birçok seçenek arasından, yurtdışı piyasalarda işlem yapmak için bulduğum mantıklı ve pratik alternatifler (aslında çok şirket var, fakat birçoğu Türkiye’den hesap açmaya ) şunlar:

Detaya girmeden bir noktaya değinmek istiyorum. Birçok kişi uzaktan işlem yapmak konusunda çekinceler yaşayabilir. Yalnız şunu bilmelisiniz, bizde olduğu gibi Amerika’da da devlet garantileri (aracı kurumun batması vs. gibi sorunlarda) vardır!

ÖNEMLİ: Ayrıca bu aracı firmalar Amerika sınırları içinde

kurulu olduğu için Amerikan vatandaşı olmasanız bile SIPC kuruluşunun sağladığı 500.000 $‘a kadar varlığınıza devlet garantisi sağlar!

Detaylar için tıklayınız.

TD Ameritrade

Yurtdışı seçenekler arasında Amerika vatandaşı olmayan ve orada yaşamayan kişiler için online hizmet veren en büyük banka/aracı şirketi TD Ameritrade. TD Bank’ın yatırım şirketidir. TD Bank de 380 milyar dolar varlığıyla Amerika’nın en büyük 8. bankası. Yatırım yapma kısmını özetlersek:

  • Bir hesap açabilmek için Pasaport, Vergi Numarası (bizim için TC Kimlik yeterli), adres bilgileri (bir faturayla ispat gerekiyor) yeterli. Bunları tarayıp resim olarak başvuruya yükleyebiliyorsunuz.
  • Herhangi bir para yatırma alt limiti yok. Fakat 3.000 $ üzerinde para yatırırsanız, çeşitli kampanyalardan faydalanabilirsiniz. Örneğin, 60 gün boyunca komisyonsuz işlem yapmak! Diğerleri de şu şekilde:
  • Para yatırma işlemini Türkiye’deki banka hesabınızdan SWIFT ile yapabiliyoruz. Bunun için benim gördüğüm en uygun alternatif, gönderilen tutardan bağımsız olarak sadece 30 TL alan ENPARA ve CepteTEB. Diğerlerine göre hayli ucuz.
  • İşlemleri bankanın websitesi, android ve iOS cihazlarındaki uygulamaları aracılığıyla gerçekleştirebiliyorsunuz.
  • Alım-Satım komisyonu minimum ve sabit olarak 6.95 $‘dır. Yani hisse senedi adedi veya işlem tutarından bağımsız olarak sabit bir komisyon var! Çok yüksek miktarda alım yapmayı düşünenler için avantaj olabilir.
  • Ayrıca birçok (300 adet) ETF’i komisyon olmadan alıp satabilirsiniz.

Neden önemli ETF’ler: Diyelim tek tek hisse seçmek yerine bir endeks ETF’i veya spesifik bir emtia piyasasına yatırm yapan bir ETF’i komisyon ödemeden alıp satabilirsiniz. Mesela TD Ameritrade’de su kaynaklarına yatırım yapan bir ETF’le, veya rüzgar enerjisine yatırım yapan bir ETF’le işlem yapabilirsiniz. İlgi çekici değil mi, hem de komisyonsuz 🙂

  • Türkiye’ye paranızın bir kısmını veya hepsini göndermek isterseniz 25 $ gönderim ücreti var. Türkiye’deki birçok banka size yurtdışından SWIFT geldiğinde bile ücret alıyor, bu konuda hiç ücret almayan İş Bankası benim favorim!
  • Herhangi bir saklama, işlem yapmama (inactivity) veya diğer isimle masraf yoktur.

Kendi websitelerindeki detaylı bilgi için tıklayınız.

Charles Schwab

Yurtdışı seçenekler arasında Amerika vatandaşı olmayan ve orada yaşamayan kişiler için online hizmet veren bir diğer büyük banka/aracı şirketi de Charles Schwab. Kaliforniya merkezli şirket, 243 milyar dolar varlığıyla Amerika’nın en büyük 13. bankası. Yatırım yapma kısmını da özetlersek:

  • Bir hesap açabilmek için Pasaport, Vergi Numarası (bizim için TC Kimlik yeterli), adres bilgileri (bir faturayla ispat gerekiyor) yeterli. Bunları tarayıp resim olarak başvuruya yapabilirsiniz. Yalnız online başvuruyu tamamlamak için müşteri ilişkileriyle ingilizce bir görüşme yapmak gerekiyor.
  • Biraz yüksek bir para yatırma limiti var. 25.000 $ tutarında bir tutar ile hesap açabiliyoruz.
  • Para yatırma işlemini Türkiye’deki banka hesabınızdan SWIFT ile yapabiliyoruz. Yine en uygun alternatif, gönderilen tutardan bağımsız olarak sadece 30 TL alan ENPARA ve CepteTEB.
  • İşlemleri bankanın websitesi, android ve iOS cihazlarındaki uygulamaları aracılığıyla gerçekleştirebiliyorsunuz.
  • Alım-Satım komisyonu minimum ve sabit olarak 4.95 $‘dır. Yani hisse senedi adedi veya işlem tutarından bağımsız olarak sabit bir komisyon var! Çok yüksek miktarda alım yapmayı düşünenler için avantaj olabilir.
  • Yine TD Ameritrade gibi birçok (75 adet) ETF’i komisyon olmadan alıp satabilirsiniz.
  • Türkiye’ye paranızın bir kısmını veya hepsini göndermek isterseniz 25 $ gönderim ücreti var. Yine alıcı olarak İş Bankası kullanılabilir.
  • Herhangi bir saklama, işlem yapmama (inactivity) veya diğer isimle masraf yoktur.

Kendi websitelerindeki detaylı bilgi için tıklayınız.

Interactive Brokers

Yurtdışı seçenekler arasında Amerika vatandaşı olmayan ve orada yaşamayan kişiler için online hizmet veren bir şirket Interactive Brokers. TD Ameritrade ve Charles Schwab’tan farklı olarak bir banka kuruluşu değil, yalnız alanında uzmanlaşmış ve özellikle büyük traderlar tarafından dünya çapında kullanılan bir firma. Yatırım yapma kısmını da özetlersek:

• Bir hesap açabilmek için Pasaport, Vergi Numarası (bizim için TC Kimlik yeterli), adres bilgileri (bir faturayla ispat gerekiyor) yeterli. Bunları tarayıp resim olarak başvuruya yapabilirsiniz.

  • 10.000 $ tutarında bir tutar ile hesap açabiliyoruz. Ama 25 yaşın altında olanlar 3.000 $ ile de hesap açabiliyor.
  • Para yatırma işlemini Türkiye’deki banka hesabınızdan SWIFT ile yapabiliyoruz. Yine en uygun alternatif, gönderilen tutardan bağımsız olarak sadece 30 TL alan ENPARA ve CepteTEB.
  • İşlemleri bankanın websitesi, android ve iOS cihazlarındaki uygulamaları aracılığıyla gerçekleştirebiliyorsunuz.
  • Alım-Satım komisyonu minimum 1 $‘dır. (Evet bayağı düşük) Komisyon tutarı da Gedik Universal gibi işlem hacmi üzerinden değil, alınan hisse adedi başına 0,005 $ şeklindedir. Bunun ciddi avantajı olabilir, örneğin 1 lotu 1.000 $ olan bir hisse bile alsanız 0,005 $ komisyon oluşur. Yalnız yine de minimum komisyon 1 $ olduğu için tabii ki az işlem yapanlara yaramayabilir! Ama pahalı hisselerden (AMAZON, APPLE) alım yapılacaksa büyük avantaj!
  • Yine TD Ameritrade gibi birçok (50 adet) ETF’i komisyon olmadan alıp satabilirsiniz.
  • Türkiye’ye paranızın bir kısmını veya hepsini göndermek isterseniz ayda 1 kere ücretsiz gönderim hakkı var, daha sonrasında 10 $ ücreti var. Yine alıcı olarak İş Bankası kullanılabilir.
  • Şu ana kadar en düşük masraflar Interactive Broker’da yalnız başka bir masraf var. Aylık Aktivite ücreti! Eğer bir takvim ayı içinde 10 $’dan daha az komisyon öder, veya bakiyeniz 100.000 $ altında olursa aylık 10 $ aktivite ücreti var (Yalnız o ay içinde ödediğiniz komisyonlar 10 $’dan düşülerek fark kadar masraf ödersiniz.) Çok işlem yapmayan veya az bir bakiye ile duracaklar yıl boyunca toplam 120 $’a kadar bu masrafı ödeyebilir!

Kendi websitelerindeki detaylı bilgi için tıklayınız.

Karşılaştırma

Türkiye’deki alternatiflerde yaptığımız gibi tek bir tablo üzerinde karşılaştırıp avantajlarını ve dezavantajlarını görelim:

[table id=2 /]

Sonuç ve Değerlendirme

İki ana gruba ayırarak tam 8 alternatifi detaylı bir şekilde inceledik. Hepsinin kendi göre bazı avantajları/dezavantajları var. Size şu firmayı seçin diye bir yönlendirme yapmak istemiyorum, çünkü herkesin öncelikleri ve beklentileri farklı olacaktır. Ama öne çıkan bazı seçenekleri vurgulamakta bir mahzur görmüyorum.

  • Ben yurtdışına güvenmiyorum, Türkiye’den işlem yapmak istiyorum diyenler için; Gedik Yatırım’ın ürünü Gedik Universal bir adım önde görünüyor. **YTD**
  • Ben çok sık işlem yapmam, evladiyelik veya uzun vadeli alım yapıp unutacağım diyenler için; yurtdışından TD Ameritrade veya Charles Schwab bir adım önde görünüyor. Ama müşteri hizmetleri ve diğer nedenlerle ben olsam bu durumda TD Ameritrade’i seçerdim. **YTD**
  • Ben yurtdışı piyasalarda çok sık ve yüksek tutarda işlemler yapacağım diyenler için; düşük komisyon oranlarıyla Interactive Brokers öne çıkıyor. **YTD**

Ayrıca, “Yurtdışı Piyasalarda İşlem Yapmak güzel de işin vergi boyutu ne ola ki?” diyenler de merak etmesin, buyrun hem ABD hem de TR tarafındaki vergilerle ilgili yazım şuracıktadır: Yurtdışı Piyasalarda İşlem Yapmanın Vergi Boyutu!

Sevgili okuyucular, bu yazıyı yazmak için gerçekten ciddi anlamda uğraştım. Hem Türkiye’deki hem de yurtdışındaki alternatiflerin websitelerinin altını üstüne getirdim (piyasada daha detaylı bir inceleme olduğunu sanmıyorum). Sadece bu şirketleri araştırmam 6 saatten fazla sürdü. Yazıya dökmem ise bundan çok daha fazla. Umarım verdiğim emeğin size bir katkısı olur. Sizlerden de bir ricam var, eğer yazıyı faydalı görüp beğendiyseniz lütfen sosyal medyada paylaşın! Herhangi bir karşılık olmadan sizlere katkısı olacağını düşündüğüm için blogda emek harcıyorum, bana verebileceğiniz en büyük destek yazıları paylaşmak olacaktır. Teşekkürler.

Mr. Milyoner


Yazıyı beğendiyseniz diğer popüler yazılarım:

Yeni yazılar için Twitter, Facebook ve Instagram hesaplarından takipte kalın! Görüşleriniz de lütfen yorum olarak bırakın.


[*]  Herhangi bir para yatırma alt limiti websitesinde belirtilmemiş, fakat müşteri temsilcisiyle görüşülmesinde fayda var.

  • Anladığım kadarıyla Akbank nezdinde yatırım hesabı olsa bile şubeye gitmek gerekiyor, yine de müşteri temsilcisiyle görüşülebilir.
  • Para yatırma işlemini Akbank vadesiz USD hesabınızdan havale ederek yapabilirsiniz.
  • Alım-Satım komisyonu minimum 26,25 $ + BSMV (%5)’dır. Komisyon oranı da işlem tutarı üzerinden %0,25 + BSMV (%5)’tir. Örneğin 1 $ ile 10.500 $ arasında yapacağınız işlemlerde 26,25 $ + BSMV (%5) komisyon

Cep Telefonu Faturası Ne Kadar Olmalı?

Bu konuda bir akademik yazı okuyor olsaydınız, daha ana konuya girmeden 50 sayfa şöyle giderdi:

  • İnsanların iletişim ihtiyacı nasıl ve ne zaman başladı?
  • Telefonu kim buldu?
  • Cep telefonu nasıl çalışır?
  • Cep telefonu kullanımının toplum bilinç seviyesine yaptığı etkilerin morfolojik yönden sonuçları!

Ya da bir gazete haberi olsaydı?

ŞOKŞOKŞOK

Şöyle bir görseli olup içinde 4. derece bir ünlünün bilmem kaç lira gelen faturasıyla ilgili bir “haber” olabilirdi! Neyse ki şanslısınız, bu sadece bir blog yazısı ve tek tahammül etmeniz gereken yazarın espri anlayışı 0

Önce Anket

Twitter’dan bir anket yaptım. Twitter’da 5.750 takipçim olduğunu söylemiş miydim 0 Sağolsun 1.811 kişi üşenmeyip katıldı. Sonuçları şu şekildedir:

Cep telefonu faturanız ne kadar?

— Mr. Milyoner (@MrMilyoner) March 1,2018

Ciddi sonuçlar çıkarıp analiz edecek kadar çok katılım olan bir anket olmadığının farkındayım. Yine de twitter’dan takip edenler ve blogumu okuyanlar için az da olsa fikir verebilecek çıkarımlarda bulunabiliriz.

Cep Telefonu Faturanız Ne Kadar Olmalı?

Bunun net bir cevabı yok tabii ki. Tamamen kişinin ihtiyaçlarına bağlı ve göreceli bir olgu. Bu soruya cevap verebilmek ihtiyaçlarınızı gözden geçirmelisiniz. Bunu anlamak için günümüzde iletişim şirketlerinin sunduğu en popüler paketlerin genel içeriğinden gidelim: Konuşma, Mesaj, İnternet.

Konuşma

Ayda 2.000 dakika konuşmaya ihtiyacı olanlar eminim vardır. Artık sevdiklerimizle aramızdaki mesafeler daha fazla ve onların en azından sesini duymak bizi mutlu ediyor. Kimse size şu kadar dakika konuşma yeter/yetmez diye bir dayatma ukalalığını yapamaz. Kendiniz hariç!

İhtiyacınız olan dakikayı anlamak için mevcut hattınız/paketiniz üzerinden ne kadarlık konuşma yaptığınızı geriye dönük aylar için kontrol edebilirsiniz. Artık şirketlerin web portalleri üzerinden birçok bilgiyi görebiliyoruz. Geçmiş aylarda yaptığınız aylık konuşma süreleri size bir fikir verecektir.

Ortalama biri için her yöne (artık kim hangi şirketi kullanıyor iyice karıştı) 500 dk’lık bir değer belirleyelim, bunu sadece yazının sonunda avantajlı tarifelere göz atarken bir parametre olarak kabul edin. Mesela ben ayda 250 dk’dan daha az konuşuyorum. Sizin belki 1.000 dakikaya ihtiyacınız var. Önemli olan gereksinimi belirleyebilmek.

Mesaj

Eskiden SMS’ler ne kıymetliydi. Eşim Ms. Milyoner ve benim için en azından öyleydi. Artık bizi rahatsız etmek isteyen firmaların promosyon SMSlerinden başka pek kullanılmıyor. O yüzden eminim minimum tutarda bir rakam size yetecektir. Aksini söylüyorsanız, aynı şekilde geçmiş kullanıma bakarak kontrol edebilirsiniz. Konuşma ihtiyacı gibi Mesaj için de 500 rakamını kullanalım, biraz bonkör davrandık ama genelde aylık paketlerinde içinde bol bol bulunuyor.

Yalnız ben mesela hiç kullanmıyorum SMS’i o yüzden eğer sizin için de durum aynıysa alternatif paketlere bakarken benim gibi Mesaj içeriği olmayan seçeneklere bakabilirsiniz.

İnternet

İşte geldik işin en çetrefilli kısmına. Nasıl ki eskiden SMS çok kullanıyorsa, şimdi de internet hayatımızın bir parçası. Akıllı telefonlarımızla sürekli bağlıyız, telefona bakmasak bile o bizim için dış dünyayla iletişim halinde durmaksızın.

Whatsapp, Facebook, Twitter, haberler, mailler ve kota sömürücüsü Netflix ile Youtube… Hayatımızın bir parçaları artık, savaşmaya veya inkar etmeye gerek de yok. Kim istemez ki onlarca GB, hatta sınırsız internet paketi olsun! Ama yine ihtiyaçlarımız perspektifinden bakmalıyız. Çünkü ne diyoruz:

99 İktisat, kıt kaynakları en verimli şekilde kullanma bilimidir.

Kaynaklarımız sınırlı olduğu için ihtiyaçlarımızı gözden geçirip bizi en az üzecek fatura tutarıyla, en mutlu edecek GB’ların olduğu o maksimum fayda noktasını bulmalıyız. Ne çok ucuza kaçıp ay ortası internetsiz kalmak ne de yüzlerce lira ödeyip bitmeyen GB’lara boğulmak.

Kimisine 1, kimine 2, bazılarına 4 ve çoğuna 10 GB yeterli olabilir. Bu tamamen kişisel bir tercih. Ben mesela cep telefonumda en çok veri tüketen videoları genellikle WiFi bağlantısıyla izlemeyi tercih ediyorum. Ama her an her yerde dizi/film veya komik kedi videosu izlemek istiyorum diyene de saygı duyarım. Yeter ki sizi mutlu eden bir fayda noktasını bulun.

İnternet için de 4 GB gibi bir orta yolda buluşalım isterseniz.

Alternatif Paketler

Eskiden iletişim şirketleri arasında, tabii ki gözle görülmeyen :), hissedilen derecede kalite farkları vardı. Herkes için Turkcell bir kalite ve iyi hizmet sembolüydü. Ama sektörün rekabetçi yapısı kalite seviyelerini bence iyice birbirine yaklaştırdı. Artık şirketin ismi bence tercih sebebi olmamalı.

Örnek Aylık Paket

Daha önceki başlıkta 500 DK Konuşma, 500 SMS ve 4 GB internet konusunda bir örnek paket belirlemiştik. Şirketler sürekli yeni kampanyalar/paketler çıkarıyorlar, sürekli takip etmek kolay değil. Ben de herhangi bir şirketin reklamını yapma çabasında değilim, onların da bana böyle bir talebi olmadı zaten 0 Ben şu an (7 Mart 2018) itibarıyla websitelerine bakarak en uygun olan bir tanesini seçtim (daha avantajlı ve hesaplı olan bir alternatif bulursanız lütfen yorum olarak belirtin, yazıyı güncelleyebilirim):

  • Türk Telekom “Benzersiz 4 GB Paketi” ismiyle 750 DK Konuşma, 1000 SMS ve 4 GB interneti 23 TL’ye sunuyor.

Bana 4 GB Yetmez Diyenler

Sizi anlayabiliyorum, özellikle gençler, internet çok güzel 0 Daha fazla internet kullanmak neredeyse yeme-içme gibi temel bir ihtiyaç artık. O yüzden bir de 10 GB içeren bir paket de:

  • Türk Telekom “Benzersiz 10 GB Paketi” ismiyle 750 DK Konuşma, 1000 SMS ve 10 GB interneti 38 TL’ye sunuyor.

Cep Telefonu Faturası Ne Kadar Olmalı? | | Mr. Milyoner

Ev-İşyeri Cafeler Wi-Fi Dolu, Bana 1 GB Bile Fazla Diyenler

Birçok açısıdan siz de haklısınız. Eğer video içeriklerine ve yüksek çözünürlüklü resim içeren sitelere sık şekilde girmiyorsanız, daha çok Wi-Fi ağlarını kullanıyorsanız 1 GB yetebilir. Sizin için de şu olabilir:

• BİMCELL (Türk Telekom altyapısı) “Dost Paket” ismiyle 600 DK Konuşma, 600 SMS ve 1 GB interneti 15TL’ye sunuyor.

Neden Daha Fazla Ödeyeseniz?

Öncelikle ankete katılan okuyucular; hala yüksek tutarda faturalar ödemek istiyorsanız, bu sizin kararınız saygı duyarım. Ama size alternatifleri önermeyi de kendime borç biliyorum. İletişim ihtiyaçlarınızı karşılayacak 30 TL ve altı bir fatura tutarına sahip olabilirsiniz.

Blogda sürekli vermek istediğim mesaj: ihtiyaçlarınızı bilin ve onların dışındaki gereksiz herşeyi çıkarın hayatınızdan, çünkü emeğiniz karşılığı kazandığınız paranız israf edilemeyecek kadar değerli. Ne sırf ucuz diye kendinize küçük, ne de marka diye büyük beden bir kıyafet olmasın yeter ki! Bu yüzden iletişim ihtiyaçlarınızı belirleyin, sizi yarı yolda bırakmayacak fakat gereksiz de olmayacak bir konuşma/mesak/internet paketi seçin. Mümkün olduğu kadar 12/24 ay sizi bağlayacak taahhütlerden uzak durmaya çalışın, çünkü sürekli daha iyi ve uygun kampanyalar çıkıyor.

Harcarken Harcanmayın!

Mr. Milyoner

Yazıyı beğendiyseniz diğer popüler yazılarım:

Yeni yazılar için Twitter, Facebook ve Instagram hesaplarından takipte kalın!

Beğendiyseniz lütfen sosyal medyada paylaşın! Soru ve görüşlerinizi de yorum olarak bırakın! Teşekkürler

“Nasıl Milyoner Oldu?” Serisi – 4 – Return of the Jedi: 2010

Serinin dördüncü sayısına kadar geldik. Biliyorum çok sık yazamıyorum, keşke daha fazla boş vaktim olsa da yazabilsem. Aklımda az bilinen ve farklı konularda [küçük yatırımcılar için serileri (nakit akışı, eurobond, vadeli mevduat vb.), tasarruf serileri (cep telefonu, internet, mutfak masrafları vb.), BES..] yazılar için kafamda fikirler var. Özellikle sizlerin gösterdiği ilgi ve alaka, bloga daha fazla zaman ayırmam için beni motive ediyor.

Ayrıca sizlerin de sorularıyla sohbet edebileceğimiz sosyal medya üzerinden bir canlı yayın da düşünüyorum. Bakalım daha birçok düşünce/proje var, sizlerden de güzel fikirler geliyor..

Bu yazı 11 parçadan oluşan serinin dördüncüsü. Her yazıda farklı bir yılı kapsayarak ilerliyorum. Belki ilerde yatırım çeşidi bazlı, çalıştığım şirket sırası gibi farklı perspektiflerle de bakabiliriz.. Serinin ilerleyişi şu şekilde:

İstediğim hızda ilerleyemiyorum. Yazı yazmak gerçekten zor işmiş. Belki de ben fazla inceliyorum.. Umarım gittikçe hızlanır ve de daha fazla zaman ayırabilirim.

Return of the Jedi

Bu yazı Star Wars serisinin isimlerinden esinlendiğim son yazı olacak. Daha önceki yazıda Star Wars’ın meşhur kayan yazılarıyla bir video hazırlamıştım. Beklediğim etkiyi alamadığım için bu sefer de video için uğraşmadım, sonuçta siz okuyucuların görüşleri benim için önemli 0 İktisadın en temel ilkesidir: Arz-Talep ilişkisi!

Neden Star Wars? Bilmem galiba sevdiğim için atıfta bulunmak istedim. Önceki yazıda “A New Hope” başlığı 2008 yılı için bana çok uygundu, serinin üçüncü yazısı için de “Empire” sanırım borsanın 2008’deki kötü performansından sonra 2009 yılında yaptığı büyük çıkışı “strikes back” için uygun düşüyordu. Çünkü borsa 2009’da tam %96 artmış, neredeyse ikiye katlamıştı! Bu yazıda ise “Jedi” tahmin edebileceğiniz üzere ben oluyorum 0 Ve geri dönüşümde zorunlu askerlik hizmetimi ifa edeceğim, yani kamuflajları çekip nöbetlere koşacağım 2010 için uygun sanırım 0

ılışBakiyesi

2010 -1 Ocak itibarıyla (tutarlar o günün parası değeriyledir)

Dönem Başı Varlıklar —179.327 TL

  • 150.000 TL değerinde Ev
  • 23.100 TL değerinde Altın (yaklaşık 420 gram)
  • 6.227 TL değerinde Türk Lirası Mevduat

Dönem Sonu Borçlar —100.300 TL

  • 60.000 TL Babaya borç
  • 40.300 TL banka kredisi kalan bakiye

Dönem Sonu Net Birikim — 79.027 TL

Finansal olarak 2009 yılı sonunda yukarıda gördüğünüz şekilde bitirip 2010’a aktardım. Karşılaştırmak gerekirse, 2009 açılış bakiyem 42.713 TL imiş, geçen 1 yılda toplam artış 36.560 TL olmuş.

2009’deki bu artışın kırılımına bakarsak da; maaşımdan yaptığım %45’lik tasarruf ile 12.300 TL, düğündeki takıların katkısı ile 23.100 TL (yılsonu değeri) ve yatırımların net getirisinden de sadece 1.160 TL gelmiş. 2009’da yatırım getirisinin çok düşük olmasının sebebi; ev alırken çektiğimiz konut kredisinin 2 yıllık bütün faizini borçlar kısmına tahakkuk etmesini beklemeden yazmamdır. Bunu hem benim hem de siz okuyucuların takip ederken kafası karışmasın diye yaptım.

Yaylalar

Zorunlu askerlik biliyorsunuz her Türk erkeğinin vatani görevidir. Herhangi bir özürü veya rahatsızlığı olmadığı sürece eğitim durumuna göre belirli süreler için zorunlu olarak görevini yerine getirir. Tabii karşılığında belirlenen bir miktar para ödeyerek “bedelli” de yapılabilir, fakat bu her nesil ve yaş grubuna aynı şansla denk gelmiyor..

Askerlikten Soğutma

Bilenleriniz vardır, Türk Ceza Kanunu’nun 318. Md.si “Halkı Askerlikten Soğutma” hakkındadır:

(1) Halkı, askerlik hizmetinden soğutacak etkinlikte teşvik veya

telkinde bulunanlara veya propaganda yapanlara altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil, basın ve yayın yolu ile işlenirse ceza yarısı oranında artırılır.

Ben yazacaklarıma dikkat ediyorum, lütfen sizler de yazacağınız yorumlarda aynı hassasiyeti gösterin 🙂 Fakat şunu da söylemek isterim; bilakis insanları askerlikten soğutmak, bence kadın-erkek ayrım yapmadan her vatandaşın bu görevi yerine getirmesi gerektiğini düşünüyorum 🙂 Artık kadın ve erkeğin eşit şartlarda yaşadığı bir çağdayız. Eminim kadınlarımız da en az biz erkekler kadar vatanını seviyor ve ona hizmet etmek istemektedir. Haksız mıyım? 🙂

Askerliğini Yapmayan Adama Kız mı Verilir?

Sağolsun, benim Kayınpeder böyle bir girişimde bulunmadı 0 Belki de bedelli yapacağımı düşündü, bilemiyorum hala sormadım. Serinin önceki yazısını okuyanlar bilecektir, Ms. Milyoner ile 2009’da evlendiğimizde henüz askerliğimi yapmamıştım. Henüz gidecek vakit olmamıştı, 2007’de mezun olup hemen çalışmaya başlamıştım.

Ama damdan düşen biri olarak henüz gitmeyen gençlere evlenmeden gitmelerini tavsiye ederim. Hatta evlilik çağında kızı olan varsa da, bizim Kayınpeder kadar hoşgörülü olmayın. Gitsin askerliğini yapsın, öyle gelsin 🙂

Askerlik

Biraz askerlik anısı dinleyeceksiniz kaçarınız yok 🙂 Ama ilginç bir askerliğim oldu, bu bölümü atlayanlar çok şey kaçıracaklar, benden söylemesi!

Celp dönemleri sanırım artık değişti, ben 2010 yılında giderken Üniversite mezunları yıl içinde iki dönemde askere gidiyordu. Ben Ağustos celbiyle gidecektim. Askerlik şubesinden başvuru vs., heyecanla nerde askerlik yapacağımı bekliyordum. Aynı dönemde askere gideceğim yakın bir arkadaşımla birlikte Denizci olarak çıkmıştı. Hem de bütün denizciler aynı yerde acemi eğitimi alacağı için birlikte gidecektik!

Acemilik

Ağustos ayında asker olup, Türkiye’nin en sıcak yerinde askerliğin en çok koşturulan ve eziyet çekilen acemi birliğinde olmak büyük şanssızlıktı. Bütün denizci askerler İskenderun’da acemi eğitimi alıyordu! Ülkemizde ne kadar güzel sahil beldelerimiz varken neden orayı seçtiklerini hala bilmiyorum!

Yakın arkadaşımla birlikte teslim olmaya (neden askere de suçlu gibi karakola teslim olmak ifadesi kullanılıyor acaba?) gittik. Her uyanık asker adayı gibi, şehirde gezip mümkün olan en geç saatte tabii ki:) Arka arkaya girdiğimiz için acemi er numaralarımız da peş peşeydi. Bu nedenle ranza badisi olduk 🙂

Hava çok sıcak ve nemliydi! İnanılmaz bir atmosfer… İlk gün işte kıyafet vs hepsini aldık, su gibi terledik.. Koğuşa gidince ne görelim 200 kişilik yatakhane klimalı! Şok! Bizim evde klima yok 🙂 Dışarısı cehennem gibiydi, ama geceleri kalın eşofman ve battaniyeye rağmen buz gibi soğuktu.. Askerin eline verirsen klimanın kumandasını!

Koştuk, zıpladık, yasa gereği mecburi olan 3 kurşun atışımızı yaptık, tören için uygun adım marş çalıştık vs. Yalnız hayatımda hiç bu kadar şaşırdığımı hatırlamıyorum. Yaklaşık 2400 askerin usta birliğinde görev yerleri ve sınıflarını belirlemek için tek tek herkesin 1 dk.lık videosunu çektiler, onları bir heyet izledi. Daha sonra da yine tek tek herkesle mülakat yaptılar, ne iş yaparsın kabiliyetlerin nedir vs. Bravo dedim, karacı arkadaşların yaşadıklarını duyduktan sonra.

Usta Birliği

Bütün mülakat vs. sonuçlandı. Heyecanla bekliyoruz, neresi çıkacak usta birliği diye. Komutan okuyor sırayla: İşte Er. sınıfın şu, yeri bilmem ne Gelibolu Gemisi, bilmem nerenin birliği fln okuyor. Bana bir okudu, Vardabandra Er! H-8 Komutanlığı! Arkadaş bu ne dedim?! Vardabandra ne, H-8 ne? Nasıl bir ketenpereye düştük! Anlatan komutan dahil, kimse bilmiyor 0 Gidip usta birliğine katılana kadar ben de öğrenemedim ne olduğunu..

Ama müthiş rahat bir usta birliği ve askerlik yaptım. Düşünün şu anda mesaim 8’de başlıyor, 7’de uyanıyorum. Askerde 8’de yani daha geç uyanıyordum, sporumuz yoktu, 9’da denize karşı çayımızı yudumlayarak kahvaltı yapıyorduk. Acemi birliğinde atışlarlardaki 30 sn. dışında silah tutmadım, hiç nöbet tutmadım. Şu an üç ayda bir sinemaya gidiyoruz, askerde haftada iki gece sinemadaydık (Donanma Komutanlığı devasa bir yer, içinde 2 bin kişilik sinema salonu var). Şu an ayda bir halısaha maçı yapıyorum, askerde her hafta oynuyorduk. 115 günü usta birliğinde geçirdim, 32 kere çarşı iznine çıkmışım! Ve normalde askerler akşam 5’te dönmüş olur birliğine, biz gece 12’ye kadar dönmüyorduk!

Gerçekten anlatmakla bitmeyecek kadar rahat bir askerlik yaptım. Herkesin bu kadar şanslı olmadığını biliyorum. Eğer daha güzel ve rahat şekilde askerlik yapanlar varsa yorumlarda anlatabilir 🙂

Tasarruf ve Yatırımlar

Üniversitede çeşitli kanallardan gelirim vardı, iş hayatına başlayınca sadece maaş ve yatırım getirilerim kalmıştı. Zaten okuyanlar hatırlar Milyoner Olmak için Yapmanız Gereken İki Temel Şey‘in tasarruf ve yatırım olduğunu söylemiştim.

Maaştan Tasarruflarımız

Ben tasarruf etmek istemiyorum, sadece kâr etmek ve kısa yoldan zengin olmak istiyorum diyorsanız: Bu Blog size göre bir yer değil! Çünkü uzun vadede riskli bazı yatırımlardan kâr ederken, bazılarından da zarar edeceksiniz. Fakat sizi hiç yarı yolda bırakmayacak olan TASARRUFtur.

Tasarruf

Artık tasarrufun önemini gittikçe daha çok kavrıyorduk. Siz eğer yeni başladıysanız, ilk odaklanacağınız yer harcamalarınız ve tasarruflarınız olsun lütfen. (Şu yazıyı okuyabilirsiniz ilk olarak) 2009’dan beri kredi borcumuz olduğu için artık çok daha dikkat ediyorduk harcamalarımıza.

Mesela bizim gibi evlenen birçok arkadaşımız hemen arabalarını almıştı. Biz evin kredi ödemeleri sonrasında paramız kalması rağmen araba almak yerine borsada yatırım yaptık. Bazılarınız için bu mantıksız, saçma, gereksiz veya belki varyemezlik olarak görülebilir. Ama bizce finansal özgürlük yolunda ilerleyen her birey/aile kararlarını verirken daha dikkatli olmalı ve seçimlerini kanaatkar olmaktan yana kullanmalı. Gerçi biz de çok geçmeden araba aldık, ama önce yatırım sonra lüks! Çünkü yatırımlarımız lükslerimizi ödedi!

Tasarruf Tutarı

2007 yılındaki ilk maaşım 1.650 TL idi. 2008 yılında ağustos ayına kadar da aynı kaldı, ağustos ayından sonra 2.200 TL oldu. 2009 yılında ise Eylül ayından itibaren 3.000 TL’ye çıktı (Özel sektörde ilk yıllarda artış hızı biraz yüksek olur, ama sonra enflasyona yaklaşır iyice). Temmuz sonu itibarıyla askere gittiğim için 2010’da maaşım artmadı. Ama Ağustos 2009’dan itibaren Ms. Milyoner de evimizin bütçesine katkı yapmaya başlamıştı. Ay bazında değil yılsonu toplam tasarruf ve oranını yazacağım (yakın yıllar için notlarım daha detaylı olacağından ay bazında görebiliriz):

  • 2010 boyunca aldığım toplam maaş 20.028 TL imiş (lanet olası vergi dilimi artışlarından dolayı tabi elime geçen 3.000*7=21.000 TL’den az!!) Nasıl bu kadar eminsen derseniz E-Devlet SGK Hizmet Dökümü sağolsun, kontrol ettim.
  • Eşimin maaşı kısa bir süre için benden fazlaydı! Evet bir erkek için sıkıntı! Ama geçiyorum hemen, merak etmeyin 0 Ms. Milyonerin maaşını açıkça paylaşmayacağım.. 2010 yılı için onun kazancını 950 TL kredi ödemesi ve diğer bütün harcamalar için kullandığımızı farz edebilirsiniz.
  • Ms. Milyonerin maaşını kredi ödemesi ve harcamalar için kullandığımız için benim maaşımın tamamını tasarruf ettik. Yani yaklaşık tasarruf oranımız %50. Yaklaşık diyorum çünkü 2010’da ben 5 ay boyunca askerdeydim, yani 25 liralık asker maaşını saymazsanız gelirim yoktu. Ayrıca tasarruf miktarımızın önemli bir kısmı da kredi ödemelerine gidiyordu. 2010’da 11.400 TL kredi geri ödemesi yaptık.

Yatırımlar

2009’da bütün varı yoğu satıp üstüne kredi çekip ev almıştık. Böylece borsanın şahlandığı yılda sadece izlemekle yetindim.. Ama 2010’da kredi ödemelerinden kalan az miktarla da olsa biraz yatırım yapabildim. En az çeşitli yatırım yaptığım yıllardan biri olabilir 2010. Çünkü birikimim likit değildi, çoğunluğu eve bağlıydı ve kredi ödemem vardı.

Ev almanın akıllı bir yatırım olup olmadığıyla ilgili bir yazım var, o yüzden detaya girmiyorum. O zamanlar böyle bloglar yoktu, ya da benim haberim yoktu; okuyup daha bilinçli kararlar alabileyim… Umarım sizler kararlarınızı daha fazla araştırma ve bilgiyle alırsınız.

Ev

2010 yılında sahip olduğumuz en büyük yatırım kalemi evimizdi. Önceki yıl 140.000 TL’ye aldığımız evimizi yılsonunda 150.000 TL olarak değerleyip bilançoda belirtmiştim. Taktir edersiniz ki ev fiyatını ancak yaklaşık olarak değerleyebiliyoruz. 2010 yılı sonu için de enflasyon oranının (%6,4) biraz üzerinde değerleyerek (%7 ile) 160.000 TL olarak alıyorum.

Bankaya olan kredi borcumuzun toplamı 40.300 TL idi. Yıl içinde her ay düzenli olarak ödemelerimizi yaptık ve borç bakiyemiz 11.400 TL azalarak 28.900 TL’ye düştü.

Altın

Önceki yazıyı okuyanlar hatırlayacaktır, düğünümüzde takılan altınların bir kısmını birikim hesabında takip ediyoruz. 2010 yılı süresince toplam birikimimiz içindeki payının yeterli olduğunu düşündüğümüz için herhangi bir alım satım işlemi yapmadık. Yani altın bizim için pasif bir yatırım olmuş oldu 2010’da. Tut ve unut. Yıl sonunda 70 TL ile değerlediğimizde ise 420 gr.’ı 29.400 TL olmaktadır.

Borsa

2009’da roket gibi yükselen borsayı sadece izliyordum. Henüz tecrübeli bir borsa yatırımcısı değildim (belki hala değilim) ama yükselişi kaçırmak güzel bir his değil. O yüzden 2010’da bir miktar TL bakiyesi oluştukça az da olsa girmeye başladım.

Eski göz ağrılarım Aselsan ve Bim yine beni cezbediyordu. Neden bu hisseler ilgimi çekiyordu derseniz kesinlikle istikrar ve potansiyel diyebilirim. Bim artık kendini ispatlamıştı ve gümbür gümbür perakende sektörünü sallıyordu. Artık bu kadar etkili olduğunu sanmıyorum. Fakat o yıllarda müthiş bir rüzgar yakalamıştı. Aselsan hakeza arkasındaki devlet gücü ve büyüyen savunma sanayi sektörünün amiral gemisiydi. Mesela TAI gibi diğer bir devin de borsada olmasını çok isterdim. Yıllardır halka açılması gündeme gelir, hatta bir dönem çok da yaklaşılmıştı, fakat bilmediğim gerekçelerle bu gerçekleşmedi.

2010’daki borsa yatırımlarımla ilgili çok az notum var. Hangi fiyattan kaç hisse aldığımı yazmamışım. Herhalde az miktarlarda olduğu için.

  • 19 Şubatta 5.010 TL tutarında ASELS,
  • 18 Martta 2.335 TL tutarında BIMAS,
  • 14 Mayısta 5.233 TL tutarında ASELS,
  • 2 Eylülde 3.442 TL tutarında BIMAS,

hissesi almışım. Hisselerin tamamını da ekim ayında aynı gün satmışım. Galiba hafta içi çarşı iznine çıktığım bir gündü 🙂 Neden sattığımı tam olarak not almamışım, fakat yanlış hatırlamıyorsam asker arkadaşımın tavsiyesiydi. Maalesef hisse bazında ne kadar kâr ettiğimi bilmiyorum. Toplamda 16.020 TL maliyetim olan hisselerden çıktığımda ağırlıklı olarak Aselsan’dan olmak üzere %40 civarı bir kâr elde ederek 22.908 TL ile nakde geçmişim. Yüzde olarak çok güzel bir kâr, fakat dediğim gibi toplam birikim içinde ağırlığı az olduğu için katkısı çok değil. Ayrıca o dönem uzun vadeli yatırımcı kimliğini kazanamamış ve o hisseleri tutmak yerine satmanın sonuçlarını hesaplamalara doyamıyorum… (serinin ilk yazısında Aselsana yönelik bir hesaplamayı görebilirsiniz)

Türk Lirası

Yıl içinde tasarruflar, hisse alım satımı ile sürekli değişen miktarlarda TL mevduat tutmuşum. Zaten 2010’a mütevazi bir TL bakiyeyle girmiştik. Yıl içinde de genellikle borsada yaptığım alımlarla düşük seviyelerde kalmış. Yıl sonuna doğru borsadan çıkmamla birlikte sene sonunu 25.130 TL ile kapatmışım.

Bireysel Emeklilik Sistemi (BES)

Daha önceki yazılarda da bahsetmiştim, 2006’da bir BES hesabı açmıştım. İşe başlayınca da artık %25’lik devlet katkısından faydalanmaya başlamıştım. Hem de bordrodan direk vergi matrahından düşüldüğü için nakit alıyorduk 0 Ne güzeldi! Artık o da BES’e yatıyor! 2008 ve 2009 yılsonu itibarıyla önemli bir tutara ulaşmadığı için bilançoya almamıştım. 2010’da tekrar ödeme yapmaya başladık. Mütevazı de olsa bir seviyeye gelmişti. Yılsonu itibarıyla 4.512 TL değere ulaşmıştı, tamamı devlet borçlanma araçları fonundaydı. (O zamanlar gerçekten bilinçli bir yatırımcı değilmişim, BES ve fonları hakkında bir yazı gelecek yakında, orada fon seçiminin öneminden bahsedeceğim)

Bilanço – 2010

Artık kısa veya uzun olması konusunda bir çaba sarfetmiyorum. Tek amacım var, o da açıklayıcı olması. Umarım başarılı olabiliyorumdur, yine de aklınıza takılan veya sormak istediklerinizi yorum bölümüne bırakın lütfen.

2010 yılını yaklaşık %50 tasarruf oranı (tam değeri bu yıl için bulamıyorum, kredi ödemeleri ve askerlik nedeniyle) kapatmışız. Yatırımlar konusunda daha karışık bir durum var:

  • En büyük varlığımız olan evimizin değeri 150.000 TL’den 160.000 TL’ye %7 artmış,
  • Altınlarımızın değeri 23.100 TL’den 29.400’ye %27 artmış,
  • Borsa yatırımlarımız 16.020 TL’den 22.908 TL’ye %43 artmış,
  • Toplam yatırım getirisi ise %12 olarak gerçekleşmiş.

Fakat toplam birikimimiz ise 79.027 TL’den 130.142 TL’ye %65 artmış. Bunun nedenlerini açıklamıyorum, çünkü dikkatli okuyucuların kendi kendilerine düşünerek önemli sonuçlar/dersler çıkaracağına eminim.

Son olarak dikkatinizi bir noktaya çekmek isterim, 4 yıllık dönemin sonunda birikimler 100.000 TL’yi ancak geçebildi! 4 yılda 100.000 TL’nin biraz üstünde olan varlıklar, sonraki 6 yıl içinde 1 milyon TL’yi geçiyor!!! Bunu hiç unutmayın: Birikimleriniz; sürecin ilk yılları kaplumbağa, sonraki yılları ise tavşan hızıyla artacak!

2010 – 31 Aralık itibarıyla (tutarlar o günün parası

değeriyledir)

Dönem Sonu Varlıklar – 219.042 TL

  • 160.000 TL değerinde Ev
  • 29.400 TL değerinde Altın (420 gram)
  • 25.130 TL değerinde Türk Lirası Mevduat
  • 4.512 TL değerinde BES bakiyesi

Dönem Sonu Borçlar – 88.900 TL

  • 60.000 TL Babaya borç
  • 28.900 TL banka kredisi kalan bakiye

Dönem Sonu Net Birikim – 130.142 TL

Mr. Milyoner

Yazıyı beğendiyseniz diğer popüler yazılarım:

Yeni yazılar için Twitter, Facebook ve Instagram hesaplarından takipte kalın! Beğendiyseniz lütfen sosyal medyada paylaşın! Soru ve görüşlerinizi de yorum olarak bırakın! Teşekkürler

Hayat Nasıl Gidiyor?

Çoğumuzun bildiği gibi, ülkelerin gelişmişliği genellikle GSYH (gayrisafi yurtiçi hasıla) veya çeşitli ekonomik göstergeler ile ölçülür, karşılaştırılır. OECD, bunun ötesine geçerek, ülkelerin refah ve esenlik seviyelerine ilişkin fikir veren yeni bir endeks oluşturmuş. Bu endeks, 11 alt endeksten oluşuyor. Bunlar da maddi yaşam koşulları ve hayat kalitesi açısından ülke karşılaştırmaları yapmaya imkan sağlıyor.

Türkiye’nin aralarında olduğu ülkeler listesinde detaylı bilgi ve veriye bu adresten ulaşabilirsiniz: http://www.oecdbetterlifeindex.org/

Ben bu yazıda, OECD çalışmasının “Hayat nasıl gidiyor?” sorusuna, Türkiye’de iş-hayat dengesi ve yaşam kalitesi açısından nasıl cevaplar bulunduğunu ele almak istiyorum. Böylece ömrünüzün ne kadarını bu kalitede bir iş-hayat tanzimi ile geçirmek istediğinizi bir kez daha düşünmenizi istiyorum. Finansal bağımsızlığın kıymetini ve ona kavuşmak için bugünün tasarruf ve birikiminin önemini bir kez daha anlamak için bu göstergeler oldukça dikkat çekici.


OECD çalışmasının 11 alt başlığı şu şekilde:

  1. Barınma şartları ve harcaması
  2. Gelir (net harcanabilir gelir, finansal varlıklar)
  3. İş (iş güvenliği, istihdam oranı, kişisel kazanç)
  4. Toplum, sosyal ağlar ve güven
  5. Eğitim (eğitim seviyesi, PISA skorları vs)
  • Çevre (hava ve su temizliği/kalitesi)
  • Sivil katılımı (kanun ve diğer düzenlemelerde sivillerin rolü, seçimlerde katılım oranı)
  • Sağlık (kişilerin sağlık durumu, ortalama yaşam süresi)
  • Yaşam kalitesi, doyumu (olabilecek en kötü ve en iyi hayata göre kişilerin kendini gördüğü yer)
  • Güvenlik (yaşadığınız çevrede gece tek başına güvenle yürüyebilmek, cinayet sayısı)
  • İş-hayat dengesi (çalışanların ortalama mesai saati, kişisel bakım ve dinlenmeye ayrılan zaman, serbest zaman)

OECD sonuçlarının görsel durumu

Çiçekler Hayatı Güzelleştiriyor

Yukarıda da gördüğünüz gibi bu 11 başlığın her biri, çiçeğin birer yaprağını temsil edecek şekilde ülke çiçekleri oluşturulmuş. Alt endeks puanı yüksekse büyük bir renkli yaprak, değilse küçük bir yaprak şeklinde okuması kolay bir görsel ortaya çıkmış.

Örneğin, bir ülkenin sağlık alanında puanın yüksekse çiçeğin mor yaprağı büyük oluyor, Türkiye’de bu şekilde. Başka bir örnek verirsek, mesela hayattan alınan lezzete işaret eden yaşam kalitesi puanı düşükse ülkenin çiçeğindeki turuncu yaprak küçük oluyor, Türkiye, Yunanistan, Güney Afrika gibi ülkelerde bu şekilde. Genel olarak, çiçeği en gösterişli ülkeler, tahmin etmenizin çok da zor olmayacağı üzere, Norveç, Hollanda, Avustralya. Çiçeği en zayıf ülkeler ise Güney Afrika, Meksika ve maalesef Türkiye.

Hayat Çiçeğimizin Zayıf Yaprakları

Bu 11 kategori arasında, Türkiye’de “hayatın nasıl gittiğini” en olumsuz etkileyen faktörlerin başında iş-hayat dengesi geliyor. Bu açıdan Türkiye, çalışmada yer alan 38 ülke arasında sonuncu!

İş-hayat dengesini nasıl ölçmüşler ki diye sorarsanız; çalışanların ortalama mesai saati, kişisel bakım ve dinlenmeye ayrılan zaman ile serbest zamanı dikkate almışlar. Demek oluyor ki, bu 38 ülke arasında, mesaide en çok zaman tüketen biziz, kendini en çok ihmal eden ve dinlenemeyen, tüm bunlardan sonra da serbest zamanı kalmayan biziz.

Burada büyük bir terslik yok mu? Hayat ne içindi? Hayatın tek gerçeği mesai mi? Gençlik, yıllar akıp giderken mesai dışında bir hayatının olmaması ne demekti? Hepsi 60’ından sonra gelen emekliliğe ertelene hayaller için mi bu heba? Evet yine başladım hayat düzenimi sorgulamaya… Bu çalışma beni çok önceden beri huzursuz eden, bir binaya kapanıp sabah 8 – akşam 5 başka bir dünya yokmuşcasına çalıştıran düzene karşı susturamadığım iç sesimin haklılığını gösterdi bana. Demek ki böyle olmayabiliyormuş aslında. Elin oğlu/kızı işi ve hayatını daha makul bir dengede tutabiliyorumuş, hem de hayat şartlarından taviz vermeden.

İkinci en zayıf noktamız ise gelir. Geliri net harcanabilir gelir ve sahip olunan finansal varlıklarla ölçmüşler. Buyrun burdan yakın! Mesai dışı hayatını feda eden biz ama geliri en düşüklerden olan yine biz. Demek ki “Çalışıyorum ama iyi kazanıyorum, değiyor feda ettiğim zamana.” diyip gülümsemek de mümkün değil. Feda ediyoruz hayatımızı, gençliğimizi, çocuklarımızla sevdiklerimizle geçirebileceğimiz zamanı da ne için? En düşük gelir seviyesinde hayatta kalmak için mi? Tamam bu bir yerde mecburiyet, ülkenin şartlarının iyileştirmek doğrudan elimizde değil. O zaman gelirimizi harcarken kırk defa düşünmek gerekmez mi?

Üçüncü en zayıf noktamız hayattan aldığımız zevk, doyum. Bunu da insanlara “Olabilecek en kötü ve en iyi hayata göre kendinizi nerede görüyorsunuz?” gibi bir soru sorarak puanlama yoluyla ölçmüşler. Yani biz aslında çok daha iyi bir hayat olabileceğini bilerek yaşıyoruz, geçiyor günler. Ama kendimizi o en iyi hayata göre oldukça uzak görüyoruz.

Türkiye’nin sonuçları

Bu Şartlarda Çözüm: FIRE*

İnsan bu şekilde nasıl mutlu olur ki? Emekli olana kadar ertelenen bir hayat, emekli olunca da o ideal hayata ne kadar yaklaşabildiğimiz ayrı bir konu.

“Para para para” diyenlerden değilim, hatta para değer sıramda çok altlardadır ama madem onsuz olmuyor ve madem hayatımı onun için feda ediyorum, kazandığımı har vurup harman savurmamam, mümkün olduğunca idareli kullanıp bu fedakârlığı olabildiğince erken sonlandırmam şart! Bunun da benim bildiğim en mantıklı yolu finansal bağımsızlığını kazanmak.

Zorlukla elde ettiğim kıt kaynakları israf etmeden, gerçekten ihtiyacım olmayana şeylere harcamadan, birikimleri makul risk seviyesinde akıllı yatırımlara yönlendirmek en mantıklı yol.

İyi ki varsın FIRE*! Sen de olmasan çekilmezdi bu iş-hayat dengesiz günler!

Ms. Milyoner


* FIRE: Financial Independence, Retire Early; Finansal Bağımsızlık ve Erken Emeklilik. Ne olduğuna ilişkin detaylı açıklama için şu yazıyı okuyabilirsiniz:

FIRE : Finansal Bağımsızlık ve Erken Emeklilik

Ms. Milyoner Kimdir? diye merak ediyorsanız:

Ms. Milyoner’in diğer yazıları:

Yeni yazılar için Twitter, Facebook ve Instagram hesaplarından takipte kalın!

Beğendiyseniz lütfen sosyal medyada paylaşın! Soru ve görüşlerinizi de yorum olarak bırakın! Teşekkürler

Araba Almak Mantıklı mı?

Ortaokulda ne öğrenmiştik, kavimler göçünün bir nedeni de yeni yerler keşfetme isteğiydi. Aslında mevzu daha geriye gidiyor, yerleşik hayata geçmeden önce yerimizde durmuyorduk bile. Yuval Noah’ın Homo Sapiens kitabını henüz okumadıysanız şiddetle tavsiye ederim, insanlık tarihini keyifli bir şekilde anlatıyor. Homo Sapiens olarak yaklaşık 200 bin yıldır dünyadayız, yerleşik hayata geçmemiz ise sadece son 15-20 bin yılda. Yani genlerimizde var; yeni yerler görmek, keşfetmek, özgürlük, sınırları aşmak…

İşte araba da günümüzün ulaşım aracı ve onu sevmemizin nedenleri saymakla bitmez. Genlerimizde bile var! Temel ihtiyaçlarımız karşılandıktan sonra içgüdülerimiz bize haykırıyor: Araba al, büyük olsun, hızlı olsun, gösterişli olsun, dikkat çeksin! Peki içgüdülerimizi dinlerken biraz da düşünüp sorgularsak: Araba almak mantıklı mı?

At, Avrat, Silah

Maslow’un Temel İhtiyaçlar piramidinden çok önceleri atalarımız zaten olayı çözmüş ve ortaya koymuşlar:

  • At: Ulaşım, özgürlük ihtiyacı
  • Avrat: Sevme-sevilme ve çoğalma ihtiyacı
  • Silah: Güvenli hissetme ihtiyacı

Araba Gerekli mi?

Ulaşım ihtiyacı bizim için önemli, bunu kimse yadsıyamaz. Bahsettiğimiz gibi genlerimizde var, bizi de A noktasından B noktasına taşıyacak vasıtalara gereksinimimiz var. Ama artık günümüzde bunun tek yolu şahsi araba almak mı?

Toplu Taşıma

Otobüs, minibüs (bu bize özgü), tren, uçak, taksi ve artık UBER birer halka açık toplu taşıma araçları. Ben şahsen çok severim, en çok arabayı park etmekle uğraşmayacak olduğum için!

Eskiden toplu taşıma yoktu, şahsi bir bineğiniz yoksa kimse sizi bir yere götüremezdi -en azından istediğinizde-. Nasıl ki insanlık tarihinin çok kısa bir diliminde yerleşik hayata geçtiysek, toplu taşıma da ancak 200 yıldır var. Henüz içgüdülerimiz buna hazır değil. O yüzden garipsiyoruz. İlk fırsatta sırtımızı dönüyoruz, araba alma hayali hep aklımızda. Fakirler biner otobüse!!

İşin Duygusal Yönü

Özellikle biz millet olarak nasıl ki eskiden atlarımıza özen gösterip iyisini sağlıklısını seçtiysek, onlara gözümüz gibi bakıp duygusal olarak bağlandıysak, bugün de arabalarla ilişkimiz çok farklı değil. Bu duygu evrensel birşey ama bizde hayli ileride. Kısa bir süre yurtdışında yaşadım, ne arabalarına bu kadar baktıklarını gördüm, ne de hissi bir bağ kurduklarını 0

Seviyoruz arabaları, daha bugün bir arkadaşımla araba bakmaya gittik. “32 yaşındayım bir BMW’ye binmeyeyim mi?” dedi. (Bu arada ona da 15 dakikalık bir nutuk çektim; gereksiz lüks, amortisman, kaskosu, benzini vs. Pek etkisi olmadı 0 yazıyı okuyanlar üzerinde bakalım ne kadar başarılı bir etki bırakacağım)

Bu sorusuna nasıl cevap vereceğimi bilemedim. Derin bir konu, aklıma şu geldi: “Hayatının bu döneminde en çok istediğin şey nasıl sadece bir lüks arabaya binmek olabilir?” Tabii söylemedim (Şimdi arkasından konuşuyorum 0 ). Başarılı bir mühendis, ama yine de maaşlı çalışan biri, diğer ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra elinde kalan gelirini 62,5 ay ( 5 yıldan fazla) boyunca biriktirip tam 250.000 TLyi 4 tekeri olan ve akşam kapının önünde bırakacağı birşeye vermesine neden olacak kadar güçlü bir istek… Sizin için de öyle mi? 5 yıl boyunca bir araba için çalışır mısınız?

Olmazsa Olmaz

Kimse araba falan almasın demiyorum, hemen kızmayın. Benim arabam var! Bazı kişiler için araba mecburi olabilir. Çocuğunuz, hastanız vardır, kalabalıksınızdır, toplu taşıma/servis alternatifi yoktur, sık sık uzun yol yapıyorsunuz, bizim arkadaş gibi arabasız yaşayamıyorsunuz vs. Bunu en iyi siz bileceksiniz; ihtiyacınızsa, hayatınıza değer katıyorsa ve karşılayabiliyorsanız neden olmasın? Ama isterseniz siz bu soruları cevaplamadan önce işin finansal yönüne bakalım ve örnekler üzerinden karşılaştırıp araba almak manktıklı mı diye düşünelim.

Maliyet Analizi

Mesleğim gereği rakamlarla uğraşıyorum, işime o kadar bayılmasam da sayıları, hesap-kitabı seviyorum 🙂 Araba almanın gerekliliği üzerine konuştuk şimdi de finansal yönüne bakalım, durum nasıl?

Araba Almanın/Kullanmanın Maliyeti

Twitter’da bir anket yapmıştım.

1.000.000 TL’niz olsa hangi arabaya binersiniz?

(RTleyip çok kişiye ulaşmasını sağlarsanız daha iyi bir sonuç alırız)

— Mr. Milyoner (@MrMilyoner) December 29,2017

Sonuç beklediğimden farklı çıktı, sanırım takipçilerim kanaatkar yaşamdan bahseden bu hesabı izledikleri için zaten hayli bilinçliler. Gelin bu örnekteki iki araç örneğinden giderek tahmini maliyetlere bakalım. (Bazı varsayımlarda bulunacağım, yanlış olduğunu düşünüyorsanız lütfen yorumunuz bırakın)

VW Polo

Arabayı almak için 75.000 TL ödemeliyiz. Daha önce Ev Almak Akıllı Bir Yatırım mıdır? yazısında bahsetmiştik, fırsat (alternatif) maliyetinden. Burada da kullanacağız.

  • 75.000 TL’yi aylık vadeli mevduata koysaydık yaklaşık net 770 TL (%14,5 faiz ve %15 stopaj) faiz geliri olacaktı. Ama araba sahibi olmadığımız durumda da taksiye bindiğimizi farzederek bu taksi harcamasını 770 TL varsayarak fırsat maliyetimizi bu araç için sıfır (0) kabul edelim.
  • 1.2 litre mütevazi motor hacmimiz için ödeyeceğimiz MTV aylık 68 TL (1-3 yaş, vergi öncesi araç bedeli 40-70 bin, yıllık 817 TL) olacak.
  • Yaptıracağımız trafik sigortasını yıllık 800 TL, kaskoyu 1.500 TL olarak (bu rakam herkes için farklı olacaktır, genelledim) kabul edelim. Toplam aylık güvence gideri 191 TL olacak.
  • Küçük motorumuz fabrika verisine göre 4.7 lt/100 km, forumlardan bakarak gerçek hayatta ise 5.8 lt/100 km civarı yakıt tüketimi vardır. Ayda ortalama 900 km (yılda 10.800 km) yapan standart bir kullanım verisiyle aylık benzin (litresi 5,6 TL’den) masrafımız 292 TL olacak.
  • Arabamız eskiyecek, o yüzden amortismanı da hesaba katalım. Normalde otomobilin ekonomik ömrü 5 yıl kabul edilir, ama biz enflasyon sebebiyle araç değer artışını da göz önünde bulundururak 10 yıl diyelim. Bu sürenin sonundaki değerini de 20.000 TL alalım. Kalan 55.000 TL’nin aylık yıpranma maliyeti 458 TL olacaktır.
  • Yıllık bakımı yaklaşık 500 TL’ye yaptıracağız; aylık bakım gideri 42 TL olacak, ayrıca ağır bakım diye tabir edilen daha masraflı bakımlar da olacak ama onu hesaplamak zor, aylık bakım giderini 50 TL kabul edelim.
  • Küçük arabamızın 4 küçük lastiği (185, 65, 15 ölçüleri) için hesaplı PETLAS marka kış lastiği alalım. 5 yıl kullanım ömrüyle 720 TL’ye alacağımız lastiklerin aylık maliyeti 12 TL olacak. (Tekrar alınacak yaz lastikleri maliyetini yok sayıyorum!)
  • İlk 3 yıl boyunca yaptırmasak da, 2 yılda bir kez yapılan muayene 227 TL, ve egzoz emisyon 55 TL olmak üzere ayda 12 TL muayene gideri olacak.

Ne kadar çok kalem varmış be! Toplamda aylık maliyet 1.083 TL oldu.. Siz sadece ödediğiniz benzin parası mı var sanıyordunuz 0 En ucuzu bile lüks oldu…

BMW 3.18

Arabayı almak için 235.000 TL ödemeliyiz. BMW websitesinden orta donanım seviyesinde benzinli bir 3.18i sedan fiyatını aldım.

  • 235.000 TL’yi aylık vadeli mevduata koysaydık yaklaşık net 2.414 TL (%14,5 faiz ve %15 stopaj) faiz geliri olacaktı. Ama araba sahibi olmadığımız durumda da taksiye bindiğimizi farzederek bu taksi harcamasını 770 TL varsayarak, fırsat maliyetimiz bu araç için 1.644 TL olacaktır!
  • 1.5 litre motor hacmimiz için ödeyeceğimiz MTV aylık 130 TL (1-3 yaş, vergi öncesi araç bedeli 70 bin üstü, yıllık 1.553 TL) olacak.
  • Yaptıracağımız trafik sigortasını yıllık 800 TL, kaskoyu 2.500 TL olarak (bu rakam herkes için farklı olacaktır, genelledim) kabul edelim. Toplam aylık güvence gideri 275 TL olacak.
  • Performanslı motorumuz fabrika verisine göre 5 lt/100 km, forumlardan bakarak gerçek hayatta ise 8 lt/100 km civarı yakıt tüketimi vardır. Ayda ortalama 900 km (yılda 10.800 km) yapan standart bir kullanım verisiyle aylık benzin (litresi 5,6 TL’den) masrafımız 403 TL olacak.
  • Arabamız eskiyecek, o yüzden amortismanı da hesaba katalım. Normalde otomobilin ekonomik ömrü 5 yıl kabul edilir, ama biz enflasyon sebebiyle araç değer artışını da göz önünde bulundururak 10 yıl diyelim. Bu sürenin sonundaki değerini de 70.000 TL alalım. Kalan 170.000 TL’nin aylık yıpranma maliyeti 1. 375 TL olacaktır.
  • Yıllık bakımı yaklaşık 1000 TL’ye yaptıracağız; aylık bakım gideri 83 TL olacak, ayrıca ağır bakım diye tabir edilen daha masraflı bakımlar da olacak ama onu hesaplamak zor, aylık bakım giderini 100 TL kabul edelim.
  • Güzel arabamızın 4 büyük lastiği (225, 50, 17 ölçüleri) için hesaplı PETLAS marka kış lastiği alalım. 5 yıl kullanım ömrüyle 1.400 TL’ye alacağımız lastiklerin aylık maliyeti 117 TL olacak. (Tekrar alınacak yaz lastikleri maliyetini yok sayıyorum!)
  • İlk 3 yıl boyunca yaptırmasak da, 2 yılda bir kez yapılan muayene 227 TL, ve egzoz emisyon 55 TL olmak üzere ayda 12 TL muayene gideri olacak.

Hamama giren terler, BMW’ye binen de bedeli öder.. Toplamda aylık maliyet 4.056 TL oldu! Var mı böyle babayiğit 0

Bütün UBER’ler/Uçaklar Benim Maliyeti!

Araba sahibi olmak gerçekten maliyetli. Benim de arabam var ve VW Polo muadili bir araç. Maliyetine katlanıyorum, bunu hesaplayıp hayatıma etkilerini düşünerek satın aldım ve kullanıyorum. Ama herkes için gerekli mi? Şehir içinde SUV kullanıyoruz ya…

Bu maliyeti ödemek yerine ulaşımı başka yollarla yapmak mümkün değil mi? Toplu taşımanın en lüks olanı taksi. Şehirlerarası için de uçak. Bu lüks araçları kullansak bile kaçımız için yukarıdaki maliyetler seviyesine ulaşacaktır aylık? Bunun hesabını yapamadım, çünkü herkesin ulaşım şartları ve sıklığı aynı değil. Fakat siz kendiniz için hemen kalem kağıda veya benim gibi excele sarılıp hesaplayabilirsiniz.

Araba Almak Mantıklı mı? Sizce?

Bu soruya herkes için verilecek bir cevap yok. Örnek iki seçenek için maliyetlerini hesapladık, şartlarınızı/ihtiyaçlarınızı değerlendirin, siz karar verin. Araba almanın finansal geleceğinize – hayatınıza yaptığı katkıları maliyetinin yanına koyun, bakalım ne çıkacak? Lütfen bu konudaki fikirlerinizi, varsa hesaplamalara itirazınız/düzeltmeniz için yorum bırakın, hep birlikte tartışalım.

Mr. Milyoner

Yazıyı beğendiyseniz diğer popüler yazılarım:

Yeni yazılar için Twitter, Facebook ve Instagram hesaplarından takipte kalın!Beğendiyseniz lütfen sosyal medyada paylaşın! Soru ve görüşlerinizi de yorum olarak bırakın! Teşekkürler

Ev Almak Akıllı Bir Yatırım mıdır?

Sakın bu yazıyı babam okumasın! Çünkü başlığı görür görmez vereceği tepkinin şu olacağına eminim: “Lafa bak, ev almak tabii ki de akıllı bir yatırımdır, PEH!” Hayatı boyunca yaptığı tek yatırımın ev almak olduğu düşünülürse 🙂

Belki siz de bu yazının başlığını garipsediniz, ev almanın akıllı bir yatırım aracı olduğunu düşünüyorsunuz. Ama bir durup soluklanalım, her eğitimli ve parasını doğru kullanmayı düşünen bireyler olarak sorgulayalım, bakalım öyle mi?

Başkasının Yumruğunu Yemeyen Kendisininkini Balyoz Sanırmış
Bakalım bizde kim yiyecek yumruğu?

Yine mi atasözüüüü?! Evet kullanışlılığı yüzlerce yıldır ispatlanmış sözleri neden kullanmayalım 🙂 Daha önce ‘Dünyada Mekan, Ahirette İman! ve ‘Su Akar Türk Bakar‘ sözlerini başarılıyla kullanmıştık. Başkasının yumruğunu yemeyen kendisininkini balyoz sanarmış atasözünü bizzat kendim yaşadım! Ortaokulda Deliyürek dizisiyle yetişen bir nesilden geldiğimden, o dönemler kendimi çok güçlü ve yenilmez sanardım. Şimdi oğlumun kendini Iron-Man kadar güçlü sanması gibi 🙂 Ama olmadığımı ilk yumruk yediğimde anlamıştım 🙂

Bu atasözünün ev almakla ne alakası var şimdi diyorsunuz. Ekonominin en temel prensibiyle alakalı çünkü!

Fırsat Maliyeti (Opportunity Cost)

Kıtlık denilen gerçek, insanların kaynaklarla hangi istekleri karşılayacakları konusunda bir karar vermelerini bir seçim yapmalarını zorunlu kılar. Böyle bir seçim yapılınca da, sınırlı kaynakları sınırsız isteklerden bir bölümünü karşılamak için kullanmaktan vazgeçilmiş olunur. Bu bağlamda kıtlık, bir şeyi elde etmek için bir başka şeyden vazgeçilmesini, kısaca değiş-tokuş gerektirir. İktisatçılar bir şeyi elde etmek için vazgeçilen en iyi alternatife, fırsat maliyeti veya vazgeçme maliyeti (alternatif maliyet) derler.

Kaynak: Prof. Dr. Erdem M. Ünsal

Örnek vermek gerekirse; bir miktar paramız (100.000 TL) var ve yatırım yapmak istiyoruz, iki alternatifimiz var: Ev almak veya mevduat olarak faizde değerlendirmek. Şimdi eğer ev alırsak evin değeri bir yılın sonunda 110.000 TL , parayı bankaya koysaydık 115.000 TL olacağını düşürsek ev almayı seçtiğimizde 5.000 daha fazla kazanacağımız faiz gelirinden vazgeçmiş oluyoruz. Bu durumda fırsat (vazgeçme) maliyetimiz kazanamadığımız 5.000 TL olur.

Ev almanın getirisini başka bir değerle karşılaştırmazsak onu çok iyi sanabilir ve yanılabiliriz. Bu yüzden ev almanın yumruğunu başka yumruklarla karşılaştırmalıyız!

Enflasyon Canavarı vs Ev

İlk karşılaştırma zorlu bir canavarla, enflasyonla! Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde yaşayan ölümlülerin başının belası enflasyon. Her yıl cebimizdeki parayı çalan ve et-benzin-araba fiyatlarını uçuran orta-direk düşmanı. Tanımıyla fln kafa şişirmeyeceğim, bu blog yazısını bulup okuyan biri ne anlama geldiğini biliyordur.

İnternette ev fiyatlarının artışını ‘bilimsel yollarla’ hesaplamış bir gösterge ararken TCMB ve REIDIN tarafından hazırlanmış dataları buldum. Kendim excelde bunlarla tablo grafik falan yapayım derken, Google “Burda yapılmışı var!”** dedi ve çok güzel bir çalışma buldum. Dr. Yener Coşkun (twitter’dan takip etmenizi tavsiye ederim, bilgilendirici paylaşımlar yapıyor) tarafından hazırlanmış, Konut Fiyatları ve Yatırımı: Türkiye için Bir Analiz isimli bir makale. Kendisinin müsaadesiyle burada biraz paylaşarak değerlendireceğim.

2007-2015 Türkiye Konut Fiyat Endeksi ve TÜFE (Enflasyon) Kaynak: Dr. Yener Coşkun

Bu grafikte tüm Türkiye ve bölgesel olarak konutların fiyatlarının artışı ile TÜFE’nin karşılaştırmasını görüyoruz. Sadece İstanbul ve Adana (o da sadece çok kısa bir süre) 8 yıl süresince enflasyona (TÜFE) karşı pozitif bir getiri sağlayabilmiş. Bütün Türkiye için 8 yıl sonunda artış %83, enflasyon %91 olmuş, yani ev alan biri enflasyon kadar bile getiri sağlayamamış! Yani enflasyonun yumruğu emlağı biraz dağıtmış..

Mevduat vs Ev

İlk müsabaka ev yatırımı için pek iyi geçmedi, yumruğu yedi devrildi! Daha enflasyonu bile yenememiş bir yatırım bakalım mevduat faizi karşısında ne yapacak?

  • 500.000 TL’ye bir ev aldığımızda 8 yılın sonunda değeri 915.000 TL oluyor.
  • 500.000 TL’yi bankaya yatırınca 8 yılın sonunda değeri 1.200.000 TL oluyor!!!***

Ev alan birinin fırsat maliyeti (bir nevi kazanamadığı) tam 285.000 TL! Hiç emlakçıydı, tapu devir işlem ve harcıydı diye uğraşmadan götürüp bankaya yatıran biri çok daha fazla kazanıyor...

Sonuç: Ev Almak Akıllı Bir Yatırım mı?

Tek cümleyle; ev almak akıllı bir yatırım değil! Biliyorum bana inanmayacaksın baba, ama öyle! Ev eskidi tamirat lazım, emlak vergisi yatır vs uğraşmadan temiz temiz paranı bankada değerlendirmek daha kazançlı. Bunun istisnaları olabilir; eğer konut piyasasını çok iyi biliyorsanız uzmanlığınızla spesifik olarak değerlenecek bir konut bulabilirsiniz. Fakat benim gibi küçük yatırımcının ruhsatlar, izinler, yeni yapılacak projeler, inşaat kalitesi gibi uzmanlık gerektiren noktalarda ciddi bilgi eksiği olacaktır. Bu nedenle Mr. Milyoner’in kanaati; yatırım amacıyla ev almayın!****

Mr. Milyoner’den daha fazla küçük yatırımcı için değerlendirmeler için Twitter,Facebook ve Instagram hesaplarından takipte kalın!

Lütfen görüşlerinizi iletin, beğendiyseniz sosyal medyada paylaşın! Teşekkürler

** Cem Yılmaz’ın meşhur skecini hatırlamayanlar için:

Cem Yılmaz | Gerçi burada çizilmişi var

*** TCMB’nin https://evds.tcmb.gov.tr/ websitesinde yayınladığı yıllık mevduat faizi datası kullanılarak 8 yıllık getiriyi hesapladım. **** Bu yazıdaki görüşler kendi değerlendirmelerimdir, yatırım tavsiyesi değildir! Herkes araştırması sonucu kendi kararlarını vermelidir.

Page 2 of 3

Powered by WordPress & Theme by Anders Norén