Tasarruf + Birikim + Yatırım = Finansal Özgürlük

Kategori: BİREYSEL FİNANS – YATIRIM

“Nasıl Milyoner Oldu?” Serisi – 4 – Return of the Jedi: 2010

Serinin dördüncü sayısına kadar geldik. Biliyorum çok sık yazamıyorum, keşke daha fazla boş vaktim olsa da yazabilsem. Aklımda az bilinen ve farklı konularda [küçük yatırımcılar için serileri (nakit akışı, eurobond, vadeli mevduat vb.), tasarruf serileri (cep telefonu, internet, mutfak masrafları vb.), BES..] yazılar için kafamda fikirler var. Özellikle sizlerin gösterdiği ilgi ve alaka, bloga daha fazla zaman ayırmam için beni motive ediyor.

Ayrıca sizlerin de sorularıyla sohbet edebileceğimiz sosyal medya üzerinden bir canlı yayın da düşünüyorum. Bakalım daha birçok düşünce/proje var, sizlerden de güzel fikirler geliyor..

Bu yazı 11 parçadan oluşan serinin dördüncüsü. Her yazıda farklı bir yılı kapsayarak ilerliyorum. Belki ilerde yatırım çeşidi bazlı, çalıştığım şirket sırası gibi farklı perspektiflerle de bakabiliriz.. Serinin ilerleyişi şu şekilde:

İstediğim hızda ilerleyemiyorum. Yazı yazmak gerçekten zor işmiş. Belki de ben fazla inceliyorum.. Umarım gittikçe hızlanır ve de daha fazla zaman ayırabilirim.

Return of the Jedi

Bu yazı Star Wars serisinin isimlerinden esinlendiğim son yazı olacak. Daha önceki yazıda Star Wars’ın meşhur kayan yazılarıyla bir video hazırlamıştım. Beklediğim etkiyi alamadığım için bu sefer de video için uğraşmadım, sonuçta siz okuyucuların görüşleri benim için önemli 0 İktisadın en temel ilkesidir: Arz-Talep ilişkisi!

Neden Star Wars? Bilmem galiba sevdiğim için atıfta bulunmak istedim. Önceki yazıda “A New Hope” başlığı 2008 yılı için bana çok uygundu, serinin üçüncü yazısı için de “Empire” sanırım borsanın 2008’deki kötü performansından sonra 2009 yılında yaptığı büyük çıkışı “strikes back” için uygun düşüyordu. Çünkü borsa 2009’da tam %96 artmış, neredeyse ikiye katlamıştı! Bu yazıda ise “Jedi” tahmin edebileceğiniz üzere ben oluyorum 0 Ve geri dönüşümde zorunlu askerlik hizmetimi ifa edeceğim, yani kamuflajları çekip nöbetlere koşacağım 2010 için uygun sanırım 0

ılışBakiyesi

2010 -1 Ocak itibarıyla (tutarlar o günün parası değeriyledir)

Dönem Başı Varlıklar —179.327 TL

  • 150.000 TL değerinde Ev
  • 23.100 TL değerinde Altın (yaklaşık 420 gram)
  • 6.227 TL değerinde Türk Lirası Mevduat

Dönem Sonu Borçlar —100.300 TL

  • 60.000 TL Babaya borç
  • 40.300 TL banka kredisi kalan bakiye

Dönem Sonu Net Birikim — 79.027 TL

Finansal olarak 2009 yılı sonunda yukarıda gördüğünüz şekilde bitirip 2010’a aktardım. Karşılaştırmak gerekirse, 2009 açılış bakiyem 42.713 TL imiş, geçen 1 yılda toplam artış 36.560 TL olmuş.

2009’deki bu artışın kırılımına bakarsak da; maaşımdan yaptığım %45’lik tasarruf ile 12.300 TL, düğündeki takıların katkısı ile 23.100 TL (yılsonu değeri) ve yatırımların net getirisinden de sadece 1.160 TL gelmiş. 2009’da yatırım getirisinin çok düşük olmasının sebebi; ev alırken çektiğimiz konut kredisinin 2 yıllık bütün faizini borçlar kısmına tahakkuk etmesini beklemeden yazmamdır. Bunu hem benim hem de siz okuyucuların takip ederken kafası karışmasın diye yaptım.

Yaylalar

Zorunlu askerlik biliyorsunuz her Türk erkeğinin vatani görevidir. Herhangi bir özürü veya rahatsızlığı olmadığı sürece eğitim durumuna göre belirli süreler için zorunlu olarak görevini yerine getirir. Tabii karşılığında belirlenen bir miktar para ödeyerek “bedelli” de yapılabilir, fakat bu her nesil ve yaş grubuna aynı şansla denk gelmiyor..

Askerlikten Soğutma

Bilenleriniz vardır, Türk Ceza Kanunu’nun 318. Md.si “Halkı Askerlikten Soğutma” hakkındadır:

(1) Halkı, askerlik hizmetinden soğutacak etkinlikte teşvik veya

telkinde bulunanlara veya propaganda yapanlara altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiil, basın ve yayın yolu ile işlenirse ceza yarısı oranında artırılır.

Ben yazacaklarıma dikkat ediyorum, lütfen sizler de yazacağınız yorumlarda aynı hassasiyeti gösterin 🙂 Fakat şunu da söylemek isterim; bilakis insanları askerlikten soğutmak, bence kadın-erkek ayrım yapmadan her vatandaşın bu görevi yerine getirmesi gerektiğini düşünüyorum 🙂 Artık kadın ve erkeğin eşit şartlarda yaşadığı bir çağdayız. Eminim kadınlarımız da en az biz erkekler kadar vatanını seviyor ve ona hizmet etmek istemektedir. Haksız mıyım? 🙂

Askerliğini Yapmayan Adama Kız mı Verilir?

Sağolsun, benim Kayınpeder böyle bir girişimde bulunmadı 0 Belki de bedelli yapacağımı düşündü, bilemiyorum hala sormadım. Serinin önceki yazısını okuyanlar bilecektir, Ms. Milyoner ile 2009’da evlendiğimizde henüz askerliğimi yapmamıştım. Henüz gidecek vakit olmamıştı, 2007’de mezun olup hemen çalışmaya başlamıştım.

Ama damdan düşen biri olarak henüz gitmeyen gençlere evlenmeden gitmelerini tavsiye ederim. Hatta evlilik çağında kızı olan varsa da, bizim Kayınpeder kadar hoşgörülü olmayın. Gitsin askerliğini yapsın, öyle gelsin 🙂

Askerlik

Biraz askerlik anısı dinleyeceksiniz kaçarınız yok 🙂 Ama ilginç bir askerliğim oldu, bu bölümü atlayanlar çok şey kaçıracaklar, benden söylemesi!

Celp dönemleri sanırım artık değişti, ben 2010 yılında giderken Üniversite mezunları yıl içinde iki dönemde askere gidiyordu. Ben Ağustos celbiyle gidecektim. Askerlik şubesinden başvuru vs., heyecanla nerde askerlik yapacağımı bekliyordum. Aynı dönemde askere gideceğim yakın bir arkadaşımla birlikte Denizci olarak çıkmıştı. Hem de bütün denizciler aynı yerde acemi eğitimi alacağı için birlikte gidecektik!

Acemilik

Ağustos ayında asker olup, Türkiye’nin en sıcak yerinde askerliğin en çok koşturulan ve eziyet çekilen acemi birliğinde olmak büyük şanssızlıktı. Bütün denizci askerler İskenderun’da acemi eğitimi alıyordu! Ülkemizde ne kadar güzel sahil beldelerimiz varken neden orayı seçtiklerini hala bilmiyorum!

Yakın arkadaşımla birlikte teslim olmaya (neden askere de suçlu gibi karakola teslim olmak ifadesi kullanılıyor acaba?) gittik. Her uyanık asker adayı gibi, şehirde gezip mümkün olan en geç saatte tabii ki:) Arka arkaya girdiğimiz için acemi er numaralarımız da peş peşeydi. Bu nedenle ranza badisi olduk 🙂

Hava çok sıcak ve nemliydi! İnanılmaz bir atmosfer… İlk gün işte kıyafet vs hepsini aldık, su gibi terledik.. Koğuşa gidince ne görelim 200 kişilik yatakhane klimalı! Şok! Bizim evde klima yok 🙂 Dışarısı cehennem gibiydi, ama geceleri kalın eşofman ve battaniyeye rağmen buz gibi soğuktu.. Askerin eline verirsen klimanın kumandasını!

Koştuk, zıpladık, yasa gereği mecburi olan 3 kurşun atışımızı yaptık, tören için uygun adım marş çalıştık vs. Yalnız hayatımda hiç bu kadar şaşırdığımı hatırlamıyorum. Yaklaşık 2400 askerin usta birliğinde görev yerleri ve sınıflarını belirlemek için tek tek herkesin 1 dk.lık videosunu çektiler, onları bir heyet izledi. Daha sonra da yine tek tek herkesle mülakat yaptılar, ne iş yaparsın kabiliyetlerin nedir vs. Bravo dedim, karacı arkadaşların yaşadıklarını duyduktan sonra.

Usta Birliği

Bütün mülakat vs. sonuçlandı. Heyecanla bekliyoruz, neresi çıkacak usta birliği diye. Komutan okuyor sırayla: İşte Er. sınıfın şu, yeri bilmem ne Gelibolu Gemisi, bilmem nerenin birliği fln okuyor. Bana bir okudu, Vardabandra Er! H-8 Komutanlığı! Arkadaş bu ne dedim?! Vardabandra ne, H-8 ne? Nasıl bir ketenpereye düştük! Anlatan komutan dahil, kimse bilmiyor 0 Gidip usta birliğine katılana kadar ben de öğrenemedim ne olduğunu..

Ama müthiş rahat bir usta birliği ve askerlik yaptım. Düşünün şu anda mesaim 8’de başlıyor, 7’de uyanıyorum. Askerde 8’de yani daha geç uyanıyordum, sporumuz yoktu, 9’da denize karşı çayımızı yudumlayarak kahvaltı yapıyorduk. Acemi birliğinde atışlarlardaki 30 sn. dışında silah tutmadım, hiç nöbet tutmadım. Şu an üç ayda bir sinemaya gidiyoruz, askerde haftada iki gece sinemadaydık (Donanma Komutanlığı devasa bir yer, içinde 2 bin kişilik sinema salonu var). Şu an ayda bir halısaha maçı yapıyorum, askerde her hafta oynuyorduk. 115 günü usta birliğinde geçirdim, 32 kere çarşı iznine çıkmışım! Ve normalde askerler akşam 5’te dönmüş olur birliğine, biz gece 12’ye kadar dönmüyorduk!

Gerçekten anlatmakla bitmeyecek kadar rahat bir askerlik yaptım. Herkesin bu kadar şanslı olmadığını biliyorum. Eğer daha güzel ve rahat şekilde askerlik yapanlar varsa yorumlarda anlatabilir 🙂

Tasarruf ve Yatırımlar

Üniversitede çeşitli kanallardan gelirim vardı, iş hayatına başlayınca sadece maaş ve yatırım getirilerim kalmıştı. Zaten okuyanlar hatırlar Milyoner Olmak için Yapmanız Gereken İki Temel Şey‘in tasarruf ve yatırım olduğunu söylemiştim.

Maaştan Tasarruflarımız

Ben tasarruf etmek istemiyorum, sadece kâr etmek ve kısa yoldan zengin olmak istiyorum diyorsanız: Bu Blog size göre bir yer değil! Çünkü uzun vadede riskli bazı yatırımlardan kâr ederken, bazılarından da zarar edeceksiniz. Fakat sizi hiç yarı yolda bırakmayacak olan TASARRUFtur.

Tasarruf

Artık tasarrufun önemini gittikçe daha çok kavrıyorduk. Siz eğer yeni başladıysanız, ilk odaklanacağınız yer harcamalarınız ve tasarruflarınız olsun lütfen. (Şu yazıyı okuyabilirsiniz ilk olarak) 2009’dan beri kredi borcumuz olduğu için artık çok daha dikkat ediyorduk harcamalarımıza.

Mesela bizim gibi evlenen birçok arkadaşımız hemen arabalarını almıştı. Biz evin kredi ödemeleri sonrasında paramız kalması rağmen araba almak yerine borsada yatırım yaptık. Bazılarınız için bu mantıksız, saçma, gereksiz veya belki varyemezlik olarak görülebilir. Ama bizce finansal özgürlük yolunda ilerleyen her birey/aile kararlarını verirken daha dikkatli olmalı ve seçimlerini kanaatkar olmaktan yana kullanmalı. Gerçi biz de çok geçmeden araba aldık, ama önce yatırım sonra lüks! Çünkü yatırımlarımız lükslerimizi ödedi!

Tasarruf Tutarı

2007 yılındaki ilk maaşım 1.650 TL idi. 2008 yılında ağustos ayına kadar da aynı kaldı, ağustos ayından sonra 2.200 TL oldu. 2009 yılında ise Eylül ayından itibaren 3.000 TL’ye çıktı (Özel sektörde ilk yıllarda artış hızı biraz yüksek olur, ama sonra enflasyona yaklaşır iyice). Temmuz sonu itibarıyla askere gittiğim için 2010’da maaşım artmadı. Ama Ağustos 2009’dan itibaren Ms. Milyoner de evimizin bütçesine katkı yapmaya başlamıştı. Ay bazında değil yılsonu toplam tasarruf ve oranını yazacağım (yakın yıllar için notlarım daha detaylı olacağından ay bazında görebiliriz):

  • 2010 boyunca aldığım toplam maaş 20.028 TL imiş (lanet olası vergi dilimi artışlarından dolayı tabi elime geçen 3.000*7=21.000 TL’den az!!) Nasıl bu kadar eminsen derseniz E-Devlet SGK Hizmet Dökümü sağolsun, kontrol ettim.
  • Eşimin maaşı kısa bir süre için benden fazlaydı! Evet bir erkek için sıkıntı! Ama geçiyorum hemen, merak etmeyin 0 Ms. Milyonerin maaşını açıkça paylaşmayacağım.. 2010 yılı için onun kazancını 950 TL kredi ödemesi ve diğer bütün harcamalar için kullandığımızı farz edebilirsiniz.
  • Ms. Milyonerin maaşını kredi ödemesi ve harcamalar için kullandığımız için benim maaşımın tamamını tasarruf ettik. Yani yaklaşık tasarruf oranımız %50. Yaklaşık diyorum çünkü 2010’da ben 5 ay boyunca askerdeydim, yani 25 liralık asker maaşını saymazsanız gelirim yoktu. Ayrıca tasarruf miktarımızın önemli bir kısmı da kredi ödemelerine gidiyordu. 2010’da 11.400 TL kredi geri ödemesi yaptık.

Yatırımlar

2009’da bütün varı yoğu satıp üstüne kredi çekip ev almıştık. Böylece borsanın şahlandığı yılda sadece izlemekle yetindim.. Ama 2010’da kredi ödemelerinden kalan az miktarla da olsa biraz yatırım yapabildim. En az çeşitli yatırım yaptığım yıllardan biri olabilir 2010. Çünkü birikimim likit değildi, çoğunluğu eve bağlıydı ve kredi ödemem vardı.

Ev almanın akıllı bir yatırım olup olmadığıyla ilgili bir yazım var, o yüzden detaya girmiyorum. O zamanlar böyle bloglar yoktu, ya da benim haberim yoktu; okuyup daha bilinçli kararlar alabileyim… Umarım sizler kararlarınızı daha fazla araştırma ve bilgiyle alırsınız.

Ev

2010 yılında sahip olduğumuz en büyük yatırım kalemi evimizdi. Önceki yıl 140.000 TL’ye aldığımız evimizi yılsonunda 150.000 TL olarak değerleyip bilançoda belirtmiştim. Taktir edersiniz ki ev fiyatını ancak yaklaşık olarak değerleyebiliyoruz. 2010 yılı sonu için de enflasyon oranının (%6,4) biraz üzerinde değerleyerek (%7 ile) 160.000 TL olarak alıyorum.

Bankaya olan kredi borcumuzun toplamı 40.300 TL idi. Yıl içinde her ay düzenli olarak ödemelerimizi yaptık ve borç bakiyemiz 11.400 TL azalarak 28.900 TL’ye düştü.

Altın

Önceki yazıyı okuyanlar hatırlayacaktır, düğünümüzde takılan altınların bir kısmını birikim hesabında takip ediyoruz. 2010 yılı süresince toplam birikimimiz içindeki payının yeterli olduğunu düşündüğümüz için herhangi bir alım satım işlemi yapmadık. Yani altın bizim için pasif bir yatırım olmuş oldu 2010’da. Tut ve unut. Yıl sonunda 70 TL ile değerlediğimizde ise 420 gr.’ı 29.400 TL olmaktadır.

Borsa

2009’da roket gibi yükselen borsayı sadece izliyordum. Henüz tecrübeli bir borsa yatırımcısı değildim (belki hala değilim) ama yükselişi kaçırmak güzel bir his değil. O yüzden 2010’da bir miktar TL bakiyesi oluştukça az da olsa girmeye başladım.

Eski göz ağrılarım Aselsan ve Bim yine beni cezbediyordu. Neden bu hisseler ilgimi çekiyordu derseniz kesinlikle istikrar ve potansiyel diyebilirim. Bim artık kendini ispatlamıştı ve gümbür gümbür perakende sektörünü sallıyordu. Artık bu kadar etkili olduğunu sanmıyorum. Fakat o yıllarda müthiş bir rüzgar yakalamıştı. Aselsan hakeza arkasındaki devlet gücü ve büyüyen savunma sanayi sektörünün amiral gemisiydi. Mesela TAI gibi diğer bir devin de borsada olmasını çok isterdim. Yıllardır halka açılması gündeme gelir, hatta bir dönem çok da yaklaşılmıştı, fakat bilmediğim gerekçelerle bu gerçekleşmedi.

2010’daki borsa yatırımlarımla ilgili çok az notum var. Hangi fiyattan kaç hisse aldığımı yazmamışım. Herhalde az miktarlarda olduğu için.

  • 19 Şubatta 5.010 TL tutarında ASELS,
  • 18 Martta 2.335 TL tutarında BIMAS,
  • 14 Mayısta 5.233 TL tutarında ASELS,
  • 2 Eylülde 3.442 TL tutarında BIMAS,

hissesi almışım. Hisselerin tamamını da ekim ayında aynı gün satmışım. Galiba hafta içi çarşı iznine çıktığım bir gündü 🙂 Neden sattığımı tam olarak not almamışım, fakat yanlış hatırlamıyorsam asker arkadaşımın tavsiyesiydi. Maalesef hisse bazında ne kadar kâr ettiğimi bilmiyorum. Toplamda 16.020 TL maliyetim olan hisselerden çıktığımda ağırlıklı olarak Aselsan’dan olmak üzere %40 civarı bir kâr elde ederek 22.908 TL ile nakde geçmişim. Yüzde olarak çok güzel bir kâr, fakat dediğim gibi toplam birikim içinde ağırlığı az olduğu için katkısı çok değil. Ayrıca o dönem uzun vadeli yatırımcı kimliğini kazanamamış ve o hisseleri tutmak yerine satmanın sonuçlarını hesaplamalara doyamıyorum… (serinin ilk yazısında Aselsana yönelik bir hesaplamayı görebilirsiniz)

Türk Lirası

Yıl içinde tasarruflar, hisse alım satımı ile sürekli değişen miktarlarda TL mevduat tutmuşum. Zaten 2010’a mütevazi bir TL bakiyeyle girmiştik. Yıl içinde de genellikle borsada yaptığım alımlarla düşük seviyelerde kalmış. Yıl sonuna doğru borsadan çıkmamla birlikte sene sonunu 25.130 TL ile kapatmışım.

Bireysel Emeklilik Sistemi (BES)

Daha önceki yazılarda da bahsetmiştim, 2006’da bir BES hesabı açmıştım. İşe başlayınca da artık %25’lik devlet katkısından faydalanmaya başlamıştım. Hem de bordrodan direk vergi matrahından düşüldüğü için nakit alıyorduk 0 Ne güzeldi! Artık o da BES’e yatıyor! 2008 ve 2009 yılsonu itibarıyla önemli bir tutara ulaşmadığı için bilançoya almamıştım. 2010’da tekrar ödeme yapmaya başladık. Mütevazı de olsa bir seviyeye gelmişti. Yılsonu itibarıyla 4.512 TL değere ulaşmıştı, tamamı devlet borçlanma araçları fonundaydı. (O zamanlar gerçekten bilinçli bir yatırımcı değilmişim, BES ve fonları hakkında bir yazı gelecek yakında, orada fon seçiminin öneminden bahsedeceğim)

Bilanço – 2010

Artık kısa veya uzun olması konusunda bir çaba sarfetmiyorum. Tek amacım var, o da açıklayıcı olması. Umarım başarılı olabiliyorumdur, yine de aklınıza takılan veya sormak istediklerinizi yorum bölümüne bırakın lütfen.

2010 yılını yaklaşık %50 tasarruf oranı (tam değeri bu yıl için bulamıyorum, kredi ödemeleri ve askerlik nedeniyle) kapatmışız. Yatırımlar konusunda daha karışık bir durum var:

  • En büyük varlığımız olan evimizin değeri 150.000 TL’den 160.000 TL’ye %7 artmış,
  • Altınlarımızın değeri 23.100 TL’den 29.400’ye %27 artmış,
  • Borsa yatırımlarımız 16.020 TL’den 22.908 TL’ye %43 artmış,
  • Toplam yatırım getirisi ise %12 olarak gerçekleşmiş.

Fakat toplam birikimimiz ise 79.027 TL’den 130.142 TL’ye %65 artmış. Bunun nedenlerini açıklamıyorum, çünkü dikkatli okuyucuların kendi kendilerine düşünerek önemli sonuçlar/dersler çıkaracağına eminim.

Son olarak dikkatinizi bir noktaya çekmek isterim, 4 yıllık dönemin sonunda birikimler 100.000 TL’yi ancak geçebildi! 4 yılda 100.000 TL’nin biraz üstünde olan varlıklar, sonraki 6 yıl içinde 1 milyon TL’yi geçiyor!!! Bunu hiç unutmayın: Birikimleriniz; sürecin ilk yılları kaplumbağa, sonraki yılları ise tavşan hızıyla artacak!

2010 – 31 Aralık itibarıyla (tutarlar o günün parası

değeriyledir)

Dönem Sonu Varlıklar – 219.042 TL

  • 160.000 TL değerinde Ev
  • 29.400 TL değerinde Altın (420 gram)
  • 25.130 TL değerinde Türk Lirası Mevduat
  • 4.512 TL değerinde BES bakiyesi

Dönem Sonu Borçlar – 88.900 TL

  • 60.000 TL Babaya borç
  • 28.900 TL banka kredisi kalan bakiye

Dönem Sonu Net Birikim – 130.142 TL

Mr. Milyoner

Yazıyı beğendiyseniz diğer popüler yazılarım:

Yeni yazılar için Twitter, Facebook ve Instagram hesaplarından takipte kalın! Beğendiyseniz lütfen sosyal medyada paylaşın! Soru ve görüşlerinizi de yorum olarak bırakın! Teşekkürler

Araba Almak Mantıklı mı?

Ortaokulda ne öğrenmiştik, kavimler göçünün bir nedeni de yeni yerler keşfetme isteğiydi. Aslında mevzu daha geriye gidiyor, yerleşik hayata geçmeden önce yerimizde durmuyorduk bile. Yuval Noah’ın Homo Sapiens kitabını henüz okumadıysanız şiddetle tavsiye ederim, insanlık tarihini keyifli bir şekilde anlatıyor. Homo Sapiens olarak yaklaşık 200 bin yıldır dünyadayız, yerleşik hayata geçmemiz ise sadece son 15-20 bin yılda. Yani genlerimizde var; yeni yerler görmek, keşfetmek, özgürlük, sınırları aşmak…

İşte araba da günümüzün ulaşım aracı ve onu sevmemizin nedenleri saymakla bitmez. Genlerimizde bile var! Temel ihtiyaçlarımız karşılandıktan sonra içgüdülerimiz bize haykırıyor: Araba al, büyük olsun, hızlı olsun, gösterişli olsun, dikkat çeksin! Peki içgüdülerimizi dinlerken biraz da düşünüp sorgularsak: Araba almak mantıklı mı?

At, Avrat, Silah

Maslow’un Temel İhtiyaçlar piramidinden çok önceleri atalarımız zaten olayı çözmüş ve ortaya koymuşlar:

  • At: Ulaşım, özgürlük ihtiyacı
  • Avrat: Sevme-sevilme ve çoğalma ihtiyacı
  • Silah: Güvenli hissetme ihtiyacı

Araba Gerekli mi?

Ulaşım ihtiyacı bizim için önemli, bunu kimse yadsıyamaz. Bahsettiğimiz gibi genlerimizde var, bizi de A noktasından B noktasına taşıyacak vasıtalara gereksinimimiz var. Ama artık günümüzde bunun tek yolu şahsi araba almak mı?

Toplu Taşıma

Otobüs, minibüs (bu bize özgü), tren, uçak, taksi ve artık UBER birer halka açık toplu taşıma araçları. Ben şahsen çok severim, en çok arabayı park etmekle uğraşmayacak olduğum için!

Eskiden toplu taşıma yoktu, şahsi bir bineğiniz yoksa kimse sizi bir yere götüremezdi -en azından istediğinizde-. Nasıl ki insanlık tarihinin çok kısa bir diliminde yerleşik hayata geçtiysek, toplu taşıma da ancak 200 yıldır var. Henüz içgüdülerimiz buna hazır değil. O yüzden garipsiyoruz. İlk fırsatta sırtımızı dönüyoruz, araba alma hayali hep aklımızda. Fakirler biner otobüse!!

İşin Duygusal Yönü

Özellikle biz millet olarak nasıl ki eskiden atlarımıza özen gösterip iyisini sağlıklısını seçtiysek, onlara gözümüz gibi bakıp duygusal olarak bağlandıysak, bugün de arabalarla ilişkimiz çok farklı değil. Bu duygu evrensel birşey ama bizde hayli ileride. Kısa bir süre yurtdışında yaşadım, ne arabalarına bu kadar baktıklarını gördüm, ne de hissi bir bağ kurduklarını 0

Seviyoruz arabaları, daha bugün bir arkadaşımla araba bakmaya gittik. “32 yaşındayım bir BMW’ye binmeyeyim mi?” dedi. (Bu arada ona da 15 dakikalık bir nutuk çektim; gereksiz lüks, amortisman, kaskosu, benzini vs. Pek etkisi olmadı 0 yazıyı okuyanlar üzerinde bakalım ne kadar başarılı bir etki bırakacağım)

Bu sorusuna nasıl cevap vereceğimi bilemedim. Derin bir konu, aklıma şu geldi: “Hayatının bu döneminde en çok istediğin şey nasıl sadece bir lüks arabaya binmek olabilir?” Tabii söylemedim (Şimdi arkasından konuşuyorum 0 ). Başarılı bir mühendis, ama yine de maaşlı çalışan biri, diğer ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra elinde kalan gelirini 62,5 ay ( 5 yıldan fazla) boyunca biriktirip tam 250.000 TLyi 4 tekeri olan ve akşam kapının önünde bırakacağı birşeye vermesine neden olacak kadar güçlü bir istek… Sizin için de öyle mi? 5 yıl boyunca bir araba için çalışır mısınız?

Olmazsa Olmaz

Kimse araba falan almasın demiyorum, hemen kızmayın. Benim arabam var! Bazı kişiler için araba mecburi olabilir. Çocuğunuz, hastanız vardır, kalabalıksınızdır, toplu taşıma/servis alternatifi yoktur, sık sık uzun yol yapıyorsunuz, bizim arkadaş gibi arabasız yaşayamıyorsunuz vs. Bunu en iyi siz bileceksiniz; ihtiyacınızsa, hayatınıza değer katıyorsa ve karşılayabiliyorsanız neden olmasın? Ama isterseniz siz bu soruları cevaplamadan önce işin finansal yönüne bakalım ve örnekler üzerinden karşılaştırıp araba almak manktıklı mı diye düşünelim.

Maliyet Analizi

Mesleğim gereği rakamlarla uğraşıyorum, işime o kadar bayılmasam da sayıları, hesap-kitabı seviyorum 🙂 Araba almanın gerekliliği üzerine konuştuk şimdi de finansal yönüne bakalım, durum nasıl?

Araba Almanın/Kullanmanın Maliyeti

Twitter’da bir anket yapmıştım.

1.000.000 TL’niz olsa hangi arabaya binersiniz?

(RTleyip çok kişiye ulaşmasını sağlarsanız daha iyi bir sonuç alırız)

— Mr. Milyoner (@MrMilyoner) December 29,2017

Sonuç beklediğimden farklı çıktı, sanırım takipçilerim kanaatkar yaşamdan bahseden bu hesabı izledikleri için zaten hayli bilinçliler. Gelin bu örnekteki iki araç örneğinden giderek tahmini maliyetlere bakalım. (Bazı varsayımlarda bulunacağım, yanlış olduğunu düşünüyorsanız lütfen yorumunuz bırakın)

VW Polo

Arabayı almak için 75.000 TL ödemeliyiz. Daha önce Ev Almak Akıllı Bir Yatırım mıdır? yazısında bahsetmiştik, fırsat (alternatif) maliyetinden. Burada da kullanacağız.

  • 75.000 TL’yi aylık vadeli mevduata koysaydık yaklaşık net 770 TL (%14,5 faiz ve %15 stopaj) faiz geliri olacaktı. Ama araba sahibi olmadığımız durumda da taksiye bindiğimizi farzederek bu taksi harcamasını 770 TL varsayarak fırsat maliyetimizi bu araç için sıfır (0) kabul edelim.
  • 1.2 litre mütevazi motor hacmimiz için ödeyeceğimiz MTV aylık 68 TL (1-3 yaş, vergi öncesi araç bedeli 40-70 bin, yıllık 817 TL) olacak.
  • Yaptıracağımız trafik sigortasını yıllık 800 TL, kaskoyu 1.500 TL olarak (bu rakam herkes için farklı olacaktır, genelledim) kabul edelim. Toplam aylık güvence gideri 191 TL olacak.
  • Küçük motorumuz fabrika verisine göre 4.7 lt/100 km, forumlardan bakarak gerçek hayatta ise 5.8 lt/100 km civarı yakıt tüketimi vardır. Ayda ortalama 900 km (yılda 10.800 km) yapan standart bir kullanım verisiyle aylık benzin (litresi 5,6 TL’den) masrafımız 292 TL olacak.
  • Arabamız eskiyecek, o yüzden amortismanı da hesaba katalım. Normalde otomobilin ekonomik ömrü 5 yıl kabul edilir, ama biz enflasyon sebebiyle araç değer artışını da göz önünde bulundururak 10 yıl diyelim. Bu sürenin sonundaki değerini de 20.000 TL alalım. Kalan 55.000 TL’nin aylık yıpranma maliyeti 458 TL olacaktır.
  • Yıllık bakımı yaklaşık 500 TL’ye yaptıracağız; aylık bakım gideri 42 TL olacak, ayrıca ağır bakım diye tabir edilen daha masraflı bakımlar da olacak ama onu hesaplamak zor, aylık bakım giderini 50 TL kabul edelim.
  • Küçük arabamızın 4 küçük lastiği (185, 65, 15 ölçüleri) için hesaplı PETLAS marka kış lastiği alalım. 5 yıl kullanım ömrüyle 720 TL’ye alacağımız lastiklerin aylık maliyeti 12 TL olacak. (Tekrar alınacak yaz lastikleri maliyetini yok sayıyorum!)
  • İlk 3 yıl boyunca yaptırmasak da, 2 yılda bir kez yapılan muayene 227 TL, ve egzoz emisyon 55 TL olmak üzere ayda 12 TL muayene gideri olacak.

Ne kadar çok kalem varmış be! Toplamda aylık maliyet 1.083 TL oldu.. Siz sadece ödediğiniz benzin parası mı var sanıyordunuz 0 En ucuzu bile lüks oldu…

BMW 3.18

Arabayı almak için 235.000 TL ödemeliyiz. BMW websitesinden orta donanım seviyesinde benzinli bir 3.18i sedan fiyatını aldım.

  • 235.000 TL’yi aylık vadeli mevduata koysaydık yaklaşık net 2.414 TL (%14,5 faiz ve %15 stopaj) faiz geliri olacaktı. Ama araba sahibi olmadığımız durumda da taksiye bindiğimizi farzederek bu taksi harcamasını 770 TL varsayarak, fırsat maliyetimiz bu araç için 1.644 TL olacaktır!
  • 1.5 litre motor hacmimiz için ödeyeceğimiz MTV aylık 130 TL (1-3 yaş, vergi öncesi araç bedeli 70 bin üstü, yıllık 1.553 TL) olacak.
  • Yaptıracağımız trafik sigortasını yıllık 800 TL, kaskoyu 2.500 TL olarak (bu rakam herkes için farklı olacaktır, genelledim) kabul edelim. Toplam aylık güvence gideri 275 TL olacak.
  • Performanslı motorumuz fabrika verisine göre 5 lt/100 km, forumlardan bakarak gerçek hayatta ise 8 lt/100 km civarı yakıt tüketimi vardır. Ayda ortalama 900 km (yılda 10.800 km) yapan standart bir kullanım verisiyle aylık benzin (litresi 5,6 TL’den) masrafımız 403 TL olacak.
  • Arabamız eskiyecek, o yüzden amortismanı da hesaba katalım. Normalde otomobilin ekonomik ömrü 5 yıl kabul edilir, ama biz enflasyon sebebiyle araç değer artışını da göz önünde bulundururak 10 yıl diyelim. Bu sürenin sonundaki değerini de 70.000 TL alalım. Kalan 170.000 TL’nin aylık yıpranma maliyeti 1. 375 TL olacaktır.
  • Yıllık bakımı yaklaşık 1000 TL’ye yaptıracağız; aylık bakım gideri 83 TL olacak, ayrıca ağır bakım diye tabir edilen daha masraflı bakımlar da olacak ama onu hesaplamak zor, aylık bakım giderini 100 TL kabul edelim.
  • Güzel arabamızın 4 büyük lastiği (225, 50, 17 ölçüleri) için hesaplı PETLAS marka kış lastiği alalım. 5 yıl kullanım ömrüyle 1.400 TL’ye alacağımız lastiklerin aylık maliyeti 117 TL olacak. (Tekrar alınacak yaz lastikleri maliyetini yok sayıyorum!)
  • İlk 3 yıl boyunca yaptırmasak da, 2 yılda bir kez yapılan muayene 227 TL, ve egzoz emisyon 55 TL olmak üzere ayda 12 TL muayene gideri olacak.

Hamama giren terler, BMW’ye binen de bedeli öder.. Toplamda aylık maliyet 4.056 TL oldu! Var mı böyle babayiğit 0

Bütün UBER’ler/Uçaklar Benim Maliyeti!

Araba sahibi olmak gerçekten maliyetli. Benim de arabam var ve VW Polo muadili bir araç. Maliyetine katlanıyorum, bunu hesaplayıp hayatıma etkilerini düşünerek satın aldım ve kullanıyorum. Ama herkes için gerekli mi? Şehir içinde SUV kullanıyoruz ya…

Bu maliyeti ödemek yerine ulaşımı başka yollarla yapmak mümkün değil mi? Toplu taşımanın en lüks olanı taksi. Şehirlerarası için de uçak. Bu lüks araçları kullansak bile kaçımız için yukarıdaki maliyetler seviyesine ulaşacaktır aylık? Bunun hesabını yapamadım, çünkü herkesin ulaşım şartları ve sıklığı aynı değil. Fakat siz kendiniz için hemen kalem kağıda veya benim gibi excele sarılıp hesaplayabilirsiniz.

Araba Almak Mantıklı mı? Sizce?

Bu soruya herkes için verilecek bir cevap yok. Örnek iki seçenek için maliyetlerini hesapladık, şartlarınızı/ihtiyaçlarınızı değerlendirin, siz karar verin. Araba almanın finansal geleceğinize – hayatınıza yaptığı katkıları maliyetinin yanına koyun, bakalım ne çıkacak? Lütfen bu konudaki fikirlerinizi, varsa hesaplamalara itirazınız/düzeltmeniz için yorum bırakın, hep birlikte tartışalım.

Mr. Milyoner

Yazıyı beğendiyseniz diğer popüler yazılarım:

Yeni yazılar için Twitter, Facebook ve Instagram hesaplarından takipte kalın!Beğendiyseniz lütfen sosyal medyada paylaşın! Soru ve görüşlerinizi de yorum olarak bırakın! Teşekkürler

Ev Almak Akıllı Bir Yatırım mıdır?

Sakın bu yazıyı babam okumasın! Çünkü başlığı görür görmez vereceği tepkinin şu olacağına eminim: “Lafa bak, ev almak tabii ki de akıllı bir yatırımdır, PEH!” Hayatı boyunca yaptığı tek yatırımın ev almak olduğu düşünülürse 🙂

Belki siz de bu yazının başlığını garipsediniz, ev almanın akıllı bir yatırım aracı olduğunu düşünüyorsunuz. Ama bir durup soluklanalım, her eğitimli ve parasını doğru kullanmayı düşünen bireyler olarak sorgulayalım, bakalım öyle mi?

Başkasının Yumruğunu Yemeyen Kendisininkini Balyoz Sanırmış
Bakalım bizde kim yiyecek yumruğu?

Yine mi atasözüüüü?! Evet kullanışlılığı yüzlerce yıldır ispatlanmış sözleri neden kullanmayalım 🙂 Daha önce ‘Dünyada Mekan, Ahirette İman! ve ‘Su Akar Türk Bakar‘ sözlerini başarılıyla kullanmıştık. Başkasının yumruğunu yemeyen kendisininkini balyoz sanarmış atasözünü bizzat kendim yaşadım! Ortaokulda Deliyürek dizisiyle yetişen bir nesilden geldiğimden, o dönemler kendimi çok güçlü ve yenilmez sanardım. Şimdi oğlumun kendini Iron-Man kadar güçlü sanması gibi 🙂 Ama olmadığımı ilk yumruk yediğimde anlamıştım 🙂

Bu atasözünün ev almakla ne alakası var şimdi diyorsunuz. Ekonominin en temel prensibiyle alakalı çünkü!

Fırsat Maliyeti (Opportunity Cost)

Kıtlık denilen gerçek, insanların kaynaklarla hangi istekleri karşılayacakları konusunda bir karar vermelerini bir seçim yapmalarını zorunlu kılar. Böyle bir seçim yapılınca da, sınırlı kaynakları sınırsız isteklerden bir bölümünü karşılamak için kullanmaktan vazgeçilmiş olunur. Bu bağlamda kıtlık, bir şeyi elde etmek için bir başka şeyden vazgeçilmesini, kısaca değiş-tokuş gerektirir. İktisatçılar bir şeyi elde etmek için vazgeçilen en iyi alternatife, fırsat maliyeti veya vazgeçme maliyeti (alternatif maliyet) derler.

Kaynak: Prof. Dr. Erdem M. Ünsal

Örnek vermek gerekirse; bir miktar paramız (100.000 TL) var ve yatırım yapmak istiyoruz, iki alternatifimiz var: Ev almak veya mevduat olarak faizde değerlendirmek. Şimdi eğer ev alırsak evin değeri bir yılın sonunda 110.000 TL , parayı bankaya koysaydık 115.000 TL olacağını düşürsek ev almayı seçtiğimizde 5.000 daha fazla kazanacağımız faiz gelirinden vazgeçmiş oluyoruz. Bu durumda fırsat (vazgeçme) maliyetimiz kazanamadığımız 5.000 TL olur.

Ev almanın getirisini başka bir değerle karşılaştırmazsak onu çok iyi sanabilir ve yanılabiliriz. Bu yüzden ev almanın yumruğunu başka yumruklarla karşılaştırmalıyız!

Enflasyon Canavarı vs Ev

İlk karşılaştırma zorlu bir canavarla, enflasyonla! Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde yaşayan ölümlülerin başının belası enflasyon. Her yıl cebimizdeki parayı çalan ve et-benzin-araba fiyatlarını uçuran orta-direk düşmanı. Tanımıyla fln kafa şişirmeyeceğim, bu blog yazısını bulup okuyan biri ne anlama geldiğini biliyordur.

İnternette ev fiyatlarının artışını ‘bilimsel yollarla’ hesaplamış bir gösterge ararken TCMB ve REIDIN tarafından hazırlanmış dataları buldum. Kendim excelde bunlarla tablo grafik falan yapayım derken, Google “Burda yapılmışı var!”** dedi ve çok güzel bir çalışma buldum. Dr. Yener Coşkun (twitter’dan takip etmenizi tavsiye ederim, bilgilendirici paylaşımlar yapıyor) tarafından hazırlanmış, Konut Fiyatları ve Yatırımı: Türkiye için Bir Analiz isimli bir makale. Kendisinin müsaadesiyle burada biraz paylaşarak değerlendireceğim.

2007-2015 Türkiye Konut Fiyat Endeksi ve TÜFE (Enflasyon) Kaynak: Dr. Yener Coşkun

Bu grafikte tüm Türkiye ve bölgesel olarak konutların fiyatlarının artışı ile TÜFE’nin karşılaştırmasını görüyoruz. Sadece İstanbul ve Adana (o da sadece çok kısa bir süre) 8 yıl süresince enflasyona (TÜFE) karşı pozitif bir getiri sağlayabilmiş. Bütün Türkiye için 8 yıl sonunda artış %83, enflasyon %91 olmuş, yani ev alan biri enflasyon kadar bile getiri sağlayamamış! Yani enflasyonun yumruğu emlağı biraz dağıtmış..

Mevduat vs Ev

İlk müsabaka ev yatırımı için pek iyi geçmedi, yumruğu yedi devrildi! Daha enflasyonu bile yenememiş bir yatırım bakalım mevduat faizi karşısında ne yapacak?

  • 500.000 TL’ye bir ev aldığımızda 8 yılın sonunda değeri 915.000 TL oluyor.
  • 500.000 TL’yi bankaya yatırınca 8 yılın sonunda değeri 1.200.000 TL oluyor!!!***

Ev alan birinin fırsat maliyeti (bir nevi kazanamadığı) tam 285.000 TL! Hiç emlakçıydı, tapu devir işlem ve harcıydı diye uğraşmadan götürüp bankaya yatıran biri çok daha fazla kazanıyor...

Sonuç: Ev Almak Akıllı Bir Yatırım mı?

Tek cümleyle; ev almak akıllı bir yatırım değil! Biliyorum bana inanmayacaksın baba, ama öyle! Ev eskidi tamirat lazım, emlak vergisi yatır vs uğraşmadan temiz temiz paranı bankada değerlendirmek daha kazançlı. Bunun istisnaları olabilir; eğer konut piyasasını çok iyi biliyorsanız uzmanlığınızla spesifik olarak değerlenecek bir konut bulabilirsiniz. Fakat benim gibi küçük yatırımcının ruhsatlar, izinler, yeni yapılacak projeler, inşaat kalitesi gibi uzmanlık gerektiren noktalarda ciddi bilgi eksiği olacaktır. Bu nedenle Mr. Milyoner’in kanaati; yatırım amacıyla ev almayın!****

Mr. Milyoner’den daha fazla küçük yatırımcı için değerlendirmeler için Twitter,Facebook ve Instagram hesaplarından takipte kalın!

Lütfen görüşlerinizi iletin, beğendiyseniz sosyal medyada paylaşın! Teşekkürler

** Cem Yılmaz’ın meşhur skecini hatırlamayanlar için:

Cem Yılmaz | Gerçi burada çizilmişi var

*** TCMB’nin https://evds.tcmb.gov.tr/ websitesinde yayınladığı yıllık mevduat faizi datası kullanılarak 8 yıllık getiriyi hesapladım. **** Bu yazıdaki görüşler kendi değerlendirmelerimdir, yatırım tavsiyesi değildir! Herkes araştırması sonucu kendi kararlarını vermelidir.

Bireysel Finans Nedir? Neden Önemlidir?

Bireysel Finans; kişinin veya ailenin, finansal riskleri ve muhtemel hayati olayları göz önünde bulundurarak, gelir, gider, bütçe, tasarruf, vergi, birikim ve yatırım konularını kısa ve uzun vadede yönetmesine denir. Bireysel Finans konularına örnek olarak; gelir yönetimi, bütçe hazırlama, kredi kartları, ev, araba ve ihtiyaç kredileri, sigortalar, tasarruf yöntemleri ve yatırım araçları (döviz, mevduat, borsa vs.) verilebilir. Ama genel çerçevede, kişinin ve/veya ailenin hayatında alacağı para ile ilgili bütün karar, yöntem ve uygulamalar Bireysel Finans çatısı altında toplanabilir.

Para ile alabileceğiniz en değerli şey nedir? isimli daha önceki yazımda, paranın hayatımızdaki yadsınamaz öneminden ve bizim ona yüklediğimiz anlamlardan bahsetmiştim. Günlük olaylarda aldığımız kararlarda para bizim için vazgeçilmez bir parametre, ama acaba para ile olan ilişkimiz hep günübirlik mi?

Bireysel Finans, Dolar Kuru ve Mevduat Faizinden mi İbaret?

Yazılarımda soru sormayı çok sevdiğimi farketmiş olabilirsiniz. Sanırım daha önceden kendi sorduğum soruları başkalarının da sorduğunu ve bunlara cevaplar aradığını düşündüğüm için bu şekilde yazıyorum. Sadece bu da değil sanırım, küçüklüğümden beri farkında olmadan Sokrates’in soru sorma yöntemini içgüdüsel olarak uyguluyorum.

Sokratik yöntem 3 aşamalı olarak gerçekleşmektedir. İlk aşamada karşıdaki kişiye sorular sorularak onun neyi bilip neyi bilmediği araştırılır. İkinci aşama ironi (ironie) yani alaydır. Son olarak ise fikir doğurtulmaya (maieutique) başlanır. Günümüz eğitim sisteminde Sokratik yöntem, buldurma yöntemi olarak uygulanmaktadır. Modern anlamda soru cevap yöntemi (katehetik yöntem ya da ilmihal yöntemi) ile başlayan süreç bir anlamda tümevarım yöntemidir. Soru cevap yöntemini (bilginin edinilmesi için hazırlık aşamasını) buldurma süreci izler. Kişi, bildikleri ve sorulan sorulara verdiği cevaplardan çıkarsadıkları sayesinde karşısındakinin bilgilerine ulaşır.

Kaynak: Wikipedia

Bu yöntemi Sokrates kadar iyi yapabildiğimi sanmıyorum, ama soru sorarken herkesin aklında merak ve kendi doğrularının yüzüstüne çıkmasını umuyorum. Konuya dönersek eğer, paraya önem veriyoruz ama onunla ilişkimiz çoğunlukla günübirlik. Mesela kaçımız emeklilik dönemimize finansal açıdan hazırlık yapıyoruz? Hadi o kadar ileri gitmeyeyim, kaçımız 5 yıl sonra yapacağı ev/araba gibi önemli miktardaki yatırımlarını veya birikimlerinin durumunu planlıyor? Aylık harcamalarının hesabını tutanımız kaç kişi?

Yatırım konuşmayı millet olarak sevdiğimiz söylenebilir. Döviz kurlarını, altın fiyatlarını hatta prim yapan semtleri günlük takip etmeyi ve konuşmayı seviyoruz. Ama vizyonumuz hep günübirlik! Yatırım risklerini orta ve uzun vadede hesaba katmak, elimizdeki paraya ne kadar süre içinde ihtiyacımız olacağı, yatırımımızdan kazanç beklentimizin ne kadar olduğu gibi daha bir çok günümüzü aşan konuları pek göz önünde bulundurmuyoruz.

Bireysel Finans Neden Önemli?

@OzanBingöll isimli bir üstad, Twitter’da vergiyle alakalı dikkat çekici bilgiler paylaşıyor. Geçenlerde orada şöyle bir konuyu gündeme taşımıştı:

Vatandaş, üzerindeki vergi yükünün farkına vardıkça ve bütçedeki en büyük payın ödediği vergilerden oluştuğunu bildikçe, vergi bilincine sahip bir birey olarak kamu harcamalarını sorgular hale gelecektir.

Kısaca vatandaş verdiği vergilerin nereye gittiğinin pek farkında değil, farkında olsa sorgulardı diyor. Haklı! Ama bırakın verdiğimiz vergilerin nereye gittiğini takip etmek, kaç kişi geçen ay/yıl hangi kalemde ne kadar harcama yaptığını not alıp takip ediyor? Bir çoğumuz çalışıp didinip alınteriyle kazandığımız parayı nereye harcadığının farkında değil! Kredi kartını cırt çekiyor, maaş yatınca ödüyor, bitti gitti!

İşte bu yüzden Bireysel Finans çok ama çok önemli! Ne kadar kazandığımızı, gelir ve giderlerimizi bütçelemeyi, tasarruf/birikim hedefleri koymayı, yatırım kararlarını bilinçli olarak vermeyi, yatırımlarımızın getirilerini ölçebilmeyi ve uzun vadeli finansal geleceğimizi şekillendirmeyi öğrenmeliyiz ve dikkatle takip etmeliyiz.

Bireysel Finans Bireysel Finans – Yatırım kategorisinde bu konularda ve bizim gibi küçük yatırımcıyı ilgilendiren günlük finansal konularda elimden geldiği kadar paylaşımlarda bulunacağım. Lütfen blogdan ve @MrMilyoner twitter hesabımdan takip edin!

Page 2 of 2

Powered by WordPress & Theme by Anders Norén