Çoğumuzun bildiği gibi, ülkelerin gelişmişliği genellikle GSYH (gayrisafi yurtiçi hasıla) veya çeşitli ekonomik göstergeler ile ölçülür, karşılaştırılır. OECD, bunun ötesine geçerek, ülkelerin refah ve esenlik seviyelerine ilişkin fikir veren yeni bir endeks oluşturmuş. Bu endeks, 11 alt endeksten oluşuyor. Bunlar da maddi yaşam koşulları ve hayat kalitesi açısından ülke karşılaştırmaları yapmaya imkan sağlıyor.

Türkiye’nin aralarında olduğu ülkeler listesinde detaylı bilgi ve veriye bu adresten ulaşabilirsiniz: http://www.oecdbetterlifeindex.org/

Ben bu yazıda, OECD çalışmasının “Hayat nasıl gidiyor?” sorusuna, Türkiye’de iş-hayat dengesi ve yaşam kalitesi açısından nasıl cevaplar bulunduğunu ele almak istiyorum. Böylece ömrünüzün ne kadarını bu kalitede bir iş-hayat tanzimi ile geçirmek istediğinizi bir kez daha düşünmenizi istiyorum. Finansal bağımsızlığın kıymetini ve ona kavuşmak için bugünün tasarruf ve birikiminin önemini bir kez daha anlamak için bu göstergeler oldukça dikkat çekici.


OECD çalışmasının 11 alt başlığı şu şekilde:

  1. Barınma şartları ve harcaması
  2. Gelir (net harcanabilir gelir, finansal varlıklar)
  3. İş (iş güvenliği, istihdam oranı, kişisel kazanç)
  4. Toplum, sosyal ağlar ve güven
  5. Eğitim (eğitim seviyesi, PISA skorları vs)
  • Çevre (hava ve su temizliği/kalitesi)
  • Sivil katılımı (kanun ve diğer düzenlemelerde sivillerin rolü, seçimlerde katılım oranı)
  • Sağlık (kişilerin sağlık durumu, ortalama yaşam süresi)
  • Yaşam kalitesi, doyumu (olabilecek en kötü ve en iyi hayata göre kişilerin kendini gördüğü yer)
  • Güvenlik (yaşadığınız çevrede gece tek başına güvenle yürüyebilmek, cinayet sayısı)
  • İş-hayat dengesi (çalışanların ortalama mesai saati, kişisel bakım ve dinlenmeye ayrılan zaman, serbest zaman)

OECD sonuçlarının görsel durumu

Çiçekler Hayatı Güzelleştiriyor

Yukarıda da gördüğünüz gibi bu 11 başlığın her biri, çiçeğin birer yaprağını temsil edecek şekilde ülke çiçekleri oluşturulmuş. Alt endeks puanı yüksekse büyük bir renkli yaprak, değilse küçük bir yaprak şeklinde okuması kolay bir görsel ortaya çıkmış.

Örneğin, bir ülkenin sağlık alanında puanın yüksekse çiçeğin mor yaprağı büyük oluyor, Türkiye’de bu şekilde. Başka bir örnek verirsek, mesela hayattan alınan lezzete işaret eden yaşam kalitesi puanı düşükse ülkenin çiçeğindeki turuncu yaprak küçük oluyor, Türkiye, Yunanistan, Güney Afrika gibi ülkelerde bu şekilde. Genel olarak, çiçeği en gösterişli ülkeler, tahmin etmenizin çok da zor olmayacağı üzere, Norveç, Hollanda, Avustralya. Çiçeği en zayıf ülkeler ise Güney Afrika, Meksika ve maalesef Türkiye.

Hayat Çiçeğimizin Zayıf Yaprakları

Bu 11 kategori arasında, Türkiye’de “hayatın nasıl gittiğini” en olumsuz etkileyen faktörlerin başında iş-hayat dengesi geliyor. Bu açıdan Türkiye, çalışmada yer alan 38 ülke arasında sonuncu!

İş-hayat dengesini nasıl ölçmüşler ki diye sorarsanız; çalışanların ortalama mesai saati, kişisel bakım ve dinlenmeye ayrılan zaman ile serbest zamanı dikkate almışlar. Demek oluyor ki, bu 38 ülke arasında, mesaide en çok zaman tüketen biziz, kendini en çok ihmal eden ve dinlenemeyen, tüm bunlardan sonra da serbest zamanı kalmayan biziz.

Burada büyük bir terslik yok mu? Hayat ne içindi? Hayatın tek gerçeği mesai mi? Gençlik, yıllar akıp giderken mesai dışında bir hayatının olmaması ne demekti? Hepsi 60’ından sonra gelen emekliliğe ertelene hayaller için mi bu heba? Evet yine başladım hayat düzenimi sorgulamaya… Bu çalışma beni çok önceden beri huzursuz eden, bir binaya kapanıp sabah 8 – akşam 5 başka bir dünya yokmuşcasına çalıştıran düzene karşı susturamadığım iç sesimin haklılığını gösterdi bana. Demek ki böyle olmayabiliyormuş aslında. Elin oğlu/kızı işi ve hayatını daha makul bir dengede tutabiliyorumuş, hem de hayat şartlarından taviz vermeden.

İkinci en zayıf noktamız ise gelir. Geliri net harcanabilir gelir ve sahip olunan finansal varlıklarla ölçmüşler. Buyrun burdan yakın! Mesai dışı hayatını feda eden biz ama geliri en düşüklerden olan yine biz. Demek ki “Çalışıyorum ama iyi kazanıyorum, değiyor feda ettiğim zamana.” diyip gülümsemek de mümkün değil. Feda ediyoruz hayatımızı, gençliğimizi, çocuklarımızla sevdiklerimizle geçirebileceğimiz zamanı da ne için? En düşük gelir seviyesinde hayatta kalmak için mi? Tamam bu bir yerde mecburiyet, ülkenin şartlarının iyileştirmek doğrudan elimizde değil. O zaman gelirimizi harcarken kırk defa düşünmek gerekmez mi?

Üçüncü en zayıf noktamız hayattan aldığımız zevk, doyum. Bunu da insanlara “Olabilecek en kötü ve en iyi hayata göre kendinizi nerede görüyorsunuz?” gibi bir soru sorarak puanlama yoluyla ölçmüşler. Yani biz aslında çok daha iyi bir hayat olabileceğini bilerek yaşıyoruz, geçiyor günler. Ama kendimizi o en iyi hayata göre oldukça uzak görüyoruz.

Türkiye’nin sonuçları

Bu Şartlarda Çözüm: FIRE*

İnsan bu şekilde nasıl mutlu olur ki? Emekli olana kadar ertelenen bir hayat, emekli olunca da o ideal hayata ne kadar yaklaşabildiğimiz ayrı bir konu.

“Para para para” diyenlerden değilim, hatta para değer sıramda çok altlardadır ama madem onsuz olmuyor ve madem hayatımı onun için feda ediyorum, kazandığımı har vurup harman savurmamam, mümkün olduğunca idareli kullanıp bu fedakârlığı olabildiğince erken sonlandırmam şart! Bunun da benim bildiğim en mantıklı yolu finansal bağımsızlığını kazanmak.

Zorlukla elde ettiğim kıt kaynakları israf etmeden, gerçekten ihtiyacım olmayana şeylere harcamadan, birikimleri makul risk seviyesinde akıllı yatırımlara yönlendirmek en mantıklı yol.

İyi ki varsın FIRE*! Sen de olmasan çekilmezdi bu iş-hayat dengesiz günler!

Ms. Milyoner


* FIRE: Financial Independence, Retire Early; Finansal Bağımsızlık ve Erken Emeklilik. Ne olduğuna ilişkin detaylı açıklama için şu yazıyı okuyabilirsiniz:

FIRE : Finansal Bağımsızlık ve Erken Emeklilik

Ms. Milyoner Kimdir? diye merak ediyorsanız:

Ms. Milyoner’in diğer yazıları:

Yeni yazılar için Twitter, Facebook ve Instagram hesaplarından takipte kalın!

Beğendiyseniz lütfen sosyal medyada paylaşın! Soru ve görüşlerinizi de yorum olarak bırakın! Teşekkürler